TYS adına Dünya Şiir Günü Bildirisi’ni Arife Kalender kaleme aldı.
ŞİİRİN YOL ARKADAŞI AŞK VE EMEKTİR
Bir yerde okumuştum: “İnsan neden yapıldığına dönüp baksın!” Çok sıradanmış gibi görünen bu söz beni çok etkiledi. Kendime dönüp baktığımda sözcüklerden yapıldığımı gördüm. Bebekken ninniler, çocukken antlar, okul şarkıları, bilmece-bulmacalar… Gençlikte aşka dair şarkılar, filmler, türküler benimdi. Sonraları ölümü, ana olurken doğumları, oğul kayıplarını, kent-ülke yıkımlarında savaşları öğrendim. Zulmün olduğu yerde zalım ve mazlum ayrımını gözlerken her şey sözcüklerle bağlantılıydı.
Şiir insana yazılır, insan içindir. İlk insandan günümüze kadar yazıldı, daha sonraları da yazılacak, söylenecektir.
Şiir, birikme, göl olma sonra da taşma işidir. Gölün yatağı şairin yüreği, beynidir. Suların çeperleri yıkarak taşması ilk karalamalarımız olabilir ki bunlar genç şair için tadına doyulmaz hazlar içerir, yazan kişi yarattığı yeni dünyanın güzelliğini sezmeye başlar. Bir kez imgenin kâğıtla buluşmasını gören, bir daha yazıdan ayrılamaz.
Ancak deneylerimiz göstermiştir ki her yazdığımız ‘şiir’ olmayabilir. Onun şiir olmasını sağlayan bizim ustalığımızdır. Terzi olmayan birine top top kumaşlar ya da marangoz olmayan birine avlular dolusu malzeme versek istenen giysiyi, mobilyayı yapabilir mi? Şiirin malzemesi sözcüktür, dildir. Onlara hâkim olamayanlar malzemeyi boşa harcar. Bu nedenle şiir acemi şairden “Beni nerede çarçur edecek” diye korkar. Ustalaştıkça da şair şiirden korkmaya başlar. Çünkü bir şiir olgusunu tümüyle yakalamak ve şiire geçirmek zordur, bir kısmı hep dışarda kalır.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Dünya Şiir Günü Bildirisi’nde: “Bir şiir adam omuzumun gerisinde durarak şiirlerimi yazdırıyor” derken Gülten Akın, çocukluğundan itibaren içindeki “şiir çekirdeği”nden söz eder. Benim de içimde, yanımda, uyuyup uyanırken ‘bir şiir kadın’ var. Onu yaz, böyle yazma, olmamış, bu dize uzun, öteki gereksiz deyip kulağımın dibinde kendi söylediğini yaptırıyor. Buradan anlıyorum ki şiir, şairden de ayrı başlı başına özgür bir olgu. Biz şairler: onu istediğimiz yöne, biçime çeksek de şiir kendi biçimini, temasına göre ayarlıyor, sözcüklerin uyumunu, müziğini, ritmini hesaplıyor ve yazdırıyor. Ancak kendisini tümüyle şiirin emrine vermiş, her solukta şiiri düşleyen, düşünen, araştıran, emek çekenler için bunun algılandığını düşünüyorum, şiiri bir yaka çiçeği gibi kullananlarda değil.
Şiirin özgür ve muhalif duruşu çağlar boyu şair için tehlike oluştursa da şairler yakılsa, asılsa, derileri soyulsa da varlığını sürdürecektir. İnsanın olduğu yerde özgürlük için savaşmak kaçınılmazdır. Savaşın önemli aracı da şiirdir. İnsana en hızlı ulaşan şey sözdür. Şiir devrim yapmaz, ölüp öldürmez. İnsanı insan yapar, insanlaştırır. Nicel değişimlerle güzele, gerekliye, estetik olana değiştirip dönüştürür. Şairler kıyıma, baskıya uğrarken şiir, yeraltı suyu gibi, bir göze kapanırsa başka bir gözeden fışkıracaktır. Şiirin, şairde biriken göl olduğunu ve onun taşma yerinin de dil olduğunu bildiğimize göre; hayat sürdükçe, insan var oldukça yazılıp söylenecektir.
Şiir yaşamın yaşama çevirisidir. Aşk ve emek yakıtıyla çalışır. Bunların olmadığı yerde dünya dönmez, yaşam yürümez.
Yoldaşınız şiir olsun…
Arife Kalender