Kıbrıs’ın önemli sanatçılarından biri olan Ümit İnatçı ile sanatı ve şiiri üzerine…
Rabia Çelik Çadırcı: Birçok kitabınızın yanı sıra “Kutsanmış Vahşet” adlı şiir kitabınızı da okudum; kutlarım… “Gizlenmiş hakikatin peçeli yalanından/Başka neyim?” Kitapta yer alan “Şiir Ne Ki?” başlıklı şiirinizden alıntıladığım bu dizeler eşliğinde sormak isterim: “Kutsal Vahşet” içerisinde yer alan şiirlerin poetikası ve kitabın yolculuğuyla ilgili neler paylaşmak istersiniz? Şiir “özü saklanan söz” müdür?
Rabia Çelik Çadırcı: “Kuşatılmış erdem ve kutsanmış vahşet arasında bir benlik damıtırken kişi, içine düşüp çıktığı çukurlardan yorulur; medeniyet dediğin, bu yorgunluğun kendisidir. Sanat kültürel bir atık arıtma tesisidir –onsuz medeniyet olmaz– çünkü hep pusudadır vahşet. Şiirde buralarda gezinir işte, bir vicdan muhafızı gibi, içten içe.”
“Kutsanmış Vahşet” kitabınızın arka kapağında bulunan özdeyişiniz üzerine, edebiyat, sanat veya şiirin mevcut toplumda nasıl bir yer edindiğiyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Rabia Çelik Çadırcı: Aynı zamanda ressamsınız. Şiirinize katkısı hakkında neler söylersiniz? Resmin, şiirin birbiriyle olan ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ümit İnatçı: Resimlerim de somut biçim açısından birer düzlem şiirdirler. Şiir sadece anlamla ilgili değil; işitsel ve görsel düzenlemelerin yer aldığı, bütünlük ve tutarlık arayışının ön planda olduğu her estet dil zaten şiirdir. Şiirlerimdeki görsel katmanlar bir canlandırma dürtüsü uyandırdıkları için imajizim açısından da değerlendirilebilirler. Ya da resimlerimdeki görsel uyak arayışları belirli bir ritim algısı yarattığı için onlara görsel şiir de diyebiliriz.
Rabia Çelik Çadırcı: Ressam, Şair Ümit İnatçı yazınsal çalışmaları, sanatsal üretimleri arasında nasıl bir çalışma disiplini içindedir?
Ümit İnatçı: Yazmak ya da resim yapmak düşünmeme olanak sağlıyor. Eylem hali bir düşünme halidir benim için. Arayış halinde olmanın bir disipline ihtiyacı yok; belki dirençten bahsedebiliriz. Direnebilmek için sanata ihtiyaç duymak mutlaka bilmeyi de dayatacaktır. Kendime koyduğum kurallar yoktur; bu yüzden disiplinden değil düzenli ya da düzensiz bir akıştan bahsedebilirim. İnsan yaptığı işe kendini salıverdiği zaman tutunacağı tek şey sadece belleğinde yer edenler ya da planladığı şeyler değil karşısına rastlantısal olarak çıkan şeylerdir de… Zaman zaman yazıya odaklanırım zaman zaman da resme… İkisini bir arada yaptığım yok. Müzik dinlerken de öyleyim. Çalışırken müzik dinlemiyorum; müzik dinlemeye vakit ayırıyorum ve sadece müzik dinliyorum.
Rabia Çelik Çadırcı: “Kutsanmış Vahşet” okurlarının geri dönüşleriyle ilgili neler paylaşmak istersiniz?
Rabia Çelik Çadırcı: Son zamanlarda sizi etkileyen, içinizden tekrar edip durduğunuz dizeler var mıdır ve kime ait bu dizeler?
Ümit İnatçı: Kendi şiirlerimi bile aklımda tutup tekrar etme gibi bir becerim yok. Dizeler benim için bir çağrışım dinamiğine sahip olmaları gerekir; bellekte oldukları gibi yer etmek yerine içerdikleri düşünce yapısıyla değer görmeleri daha doğru olur. Zihin deşen şiirler zihin işgal eden şiirlerden daha etkilidir sanırım. İşte “özü saklanan söz” bu olsa gerek… Söz korumacılığı değil sözün özünü korumak bana daha yakın bir şiir anlayışıdır… Elbette ki kitleleri etkileyen büyük şairlerin dizeleri şiir severler tarafından akılda tutulup tekrarlanırlar; belki duygusundan belki de politik vurgusundan ama o dizeleri tekrar edip özünde saklı olan anlamın farkında olmayanları da çok gördük… Beni şiirde etkileyen şairin imgelem gücü, felsefesi, duruşu ve kişilik yapısıdır. Tek bir dizesi akılda kalmayan büyük şairler de vardır PierPaoloPasolini gibi; yaşadığı dönemin düşünce ve inanç yapısını sarsan, etkileyen ve dönüştüren bir sinemacı, şair ve düşünür… Benim şairlik anlayışım bu…