Çağını takip etmek, herhalde edebiyatı kıyısından köşesinden tutmuş herkesin boyun borcu. Çünkü her sanatçı; kendine çıkan yolun bir şekilde gelenek durağından geçtiğini, bunu kabul etsin veya etmesin, kendisinin de hali hazırda yürüdüğü ve yarın ulaşacağı yolun muhakkak güncelden yani dönem edebiyatından geçtiğini kabul etmelidir. Bundan olarak genel manada sanatın ve edebiyatın özelde ise şiirin geçirdiği her dönem, sadece o metin türü için değil bir bütünü görmek adına önemlidir. Bu bütün; edebiyattır, kültürdür ve medeniyettir. Şiirin tarihinde yolculuğa çıkmak, aslında kültürün soyağacını takip etmek demektir.
Osmanlı Devleti’nin 19. yy.da siyasi ve teknik anlamda yakınlaşmaya başladığı Batı; bizi sadece politik ve bilimsel açıdan değil; toplumsal, dinî ve edebî noktalardan da kendine döndürmeyi başarmıştır. Bu çağda bilhassa gazetenin neşredilmeye başlanması ve diğer ıslahat hareketleri edebiyata da sıçramıştır. Batılı türler olan roman, hikâye, tiyatro (geleneksel tiyatro dışındaki), deneme, eleştiri, fıkra ve makale edebiyatımıza bu dönemde dahil olmuştur. Ancak edebiyattaki yenilikler bunlarla sınırlı olmamış, kadim tür olan şiir de bundan nasibini almıştır.
Divan edebiyatı gibi güçlü bir gelenekten gelen şiirin, şekline fazla müdahale etmeyen ilk dönem Tanzimat şairleri, daha çok içerikte tematik ve kavramsal bazı yenilikler ortaya koymuşlardır. Yüzyılın son çeyreğinden itibarense başta Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut olmak üzere bazı şairler, şiirde şekil değişimine de gitmişlerdir. İşte bundan sonraki süreçte Türk şiiri; sırasıyla Servetifünun, Fecriati, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemlerinde bu değişim ve gelişimini artırarak devam ettirmiştir.
Cumhuriyet şairleri; kendilerine kadar farklı merhalelerden ve çok renkli simalardan geçerek gelen şiiri, elden ele devredilen bir meşale gibi ışığını biraz daha kuvvetlendirerek daha da öteye götürmüşlerdir. 1930 sonrasında şiir; bir kuşak savaşına dönüşmüş, 10’ar yıllık sahne, dekor ve karakter değişiklikleriyle günümüze kadar ulaşmıştır. Bu zaman aralığındaki şairler, şiiri bir hayli değişime sokmuşlar ve onu modern bir çizgiye ulaştırma gayretinde olmuşlardır. Daha öz tabirle, 2000’lere gelinceye kadar şiir, anlam ve yapı olarak iyice “özgürleşmeye” ve bundan olarak da “çok seslileşmeye” başlamıştır. Şiirdeki yıllardır devam eden bu değişim, yine aynı şekilde hem şimdinin hem de yarının şairlerince kesintisiz devam ettirilecektir. Dünyanın dönüşüne aldırmadan su akıp yolunu bulmaya ve kültürün işaret fişeği olan şiir de kendine ve kültüre yol açmaya devam edecektir.
Bu değişimin en güncel örneklerini gördüğümüz 2010 şiiri ve şimdilerde ayak sesini daha da gür duymaya başladığımız 2020 şiiri, edebiyatın muhkem kalesi ve okulu olan dergilerde kendini bariz bir şekilde göstermektedir. Yazı vesilesiyle üzerinde durmaya çalışacağım “Edebiyat Ortamı 2020 Şiir Yıllığı” da netice itibarıyla şiir ve dergi geleneğinin bize bıraktığı mirası yansıtmaktadır.
Edebiyat Ortamı dergisi tarafından ilki 2010 yılında çıkarılan “Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı”, bu senekiyle birlikte 11 yaşına girdi. Tabii ki dergilerin yıllık çıkarma geleneği daha eskilere dayanmaktadır. Burada o gelenekten ve isimlerden bahsedecek değilim. Çünkü konumuz, “Edebiyat Ortamı 2020 Şiir Yıllığı”. “Edebiyat Ortamı 2020 Şiir Yıllığı” sadece bir önceki yılda yayımlanan şiirleri bize sunmakla kalmıyor. Aynı zamanda yıllıkta yer alan şairlerden hareketle son elli yılın (1970-1980-1990-2000-2010-2020) şair panoramasını da yansıtıyor. Yıllıkta; eskilerden Ali Akbaş, Cahit Koytak, Ebubekir Eroğlu, Enis Batur, Veysel Çolak, Lale Müldür, İhsan Deniz, W.B. Bayrıl, Osman Konuk, Hüseyin Atlansoy, Arif Ay; doksanlardan Ali Ural, Adem Turan, Baki Ayhan T., Ali Ayçil, İbrahim Tenekeci, Mehmet Can Doğan, Orhan Tepebaş, Şakir Kurtulmuş, Özcan Ünlü, Nurettin Durman, Mehmet Aycı, Hüseyin Akın; 2000 ve sonrasından ise Cengizhan Genç, Serap Kadıoğlu, Muhammed Korkmaz, Halil İlteriş Kutlu, Kaan Eminoğlu, Bülent Parlak, Mehmet Sümer, Ömer Fatih Andı gibi daha ismini buraya ekleyemeyeceğim yüz elliden fazla şair yer alıyor.
Şiir yıllıklarının en güzel tarafı, bir şekilde takip edilemeyen veya imkânsızlık nedeniyle ulaşılamayan çoğu dergi ve şairin tek bir kitap aracılığıyla okura ulaşmasıdır. Bu noktada yıllığın hazırlanmasının zaman ve emek gerektirdiğini, okur açısından da külfetinin az olduğunu belirtmek gerekir. Kitap şeklinde tasarlanıyor olması ise dergiden ziyade yıllığın daha kalıcı olmasını sağlıyor. Farklı yetenek ve renkleri bir arada görmek ise şiir zevki açısından biz okura ayrı bir haz veriyor. Tabii ki onlarca dergi ve şair arasından kendine yer bulamayan ve haliyle okurun gözünden kaçan isimlerin var olduğu gerçeği ise yıllıkların dezavantajı olarak belirtilebilir.
Ali Sali tarafından güzel ve titiz bir çalışma ile hazırlanan yıllıkta; 2019 yılında yayımlanan 45 farklı dergiden seçilmiş şiirler yer alıyor. Bu noktada Ali Sali, giriş kısmında bahsettiğine göre bazı merkez dergileri (Temmuz, İstanbul Bir Nokta) takip edemediği için onlardan şiir almamış. Ancak merkez dergi olarak bu ikisi haricinde Türk edebiyatının en uzun soluklu dergilerinden Varlık ve Türk Dili dergilerinden de şiir alınmamış. Eğer başka bir gerekçesi yoksa yıllık adına büyük bir eksikliktir bu dergilerden bana göre şiir alınmaması. Ayrıca Sözcükler ve Ihlamur gibi doksan sayıya yaklaşan, Mavi Yeşil gibi yüz sayıyı geçen dergiler de dikkate alınmamış; henüz üç beş sayı yapan daha genç dergilerden şiirler alınmıştır. Tabii ki genç dergiler edebiyatın hızlı atan nabzını gösterir ve onlardan şiir alınması da yerinde bir karardır. Ancak sonraki senelerde çıkarılması düşünülen yeni yıllık çalışmalarında yelpazenin biraz daha geniş olması adına bu dergilerden de şiir seçilmesi, güncel edebiyatın ve şiirin okura daha iyi yansıtılmasına katkı sağlayacağı kanaatinde olduğumu belirteyim.
352 sayfadan oluşan yıllıkta sadece 2019 yılına ait şiirler yer almıyor. Bunların dışında 2019’da yayımlanmış bazı şiir kitaplarının değerlendirilmesine, yayımlanmış bütün şiir kitaplarının şair adlarına göre alfabetik listesine, çeviri şiirlere ve bazı poetik metinlere yer verilmiş. Bu bağlamda; Osman Özbahçe’nin “Edebiyat Ne İşe Yarar?”, Kaan Eminoğlu’nun “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri: Ödünsüz Ödül Alınabilir mi?”, Mehmet Solak’ın “Şiirin Yeri”, Mehmet Aycı’nın “Ne Yazı ne Tura: 90 Kuşağı”, İbrahim Eryiğit’in “Şiir Şölenleri Üzerine Birkaç Söz” ve Ali K. Metin’in “Akıllı Aşk, Aptal Aşk ve Amerika Üzerine” okuru tatmin edecek cinsten önemli yazılar vardır.
İçeriği hakkında verdiğim bunca bilgilerin yanında, yıllık için seçimi yapılan her şiirin biraz da öznellik taşıdığını bilmekte fayda var. Ne kadar farklı dergi veya kişilerce yıllık hazırlansa zannediyorum o kadar farklı şair ve şiir görürüz. Zaten yıllığı hazırlayan şair Ali Sali, giriş kısmında bu öznelliği kabul ediyor. Taranılan dergilerin de daha çok belli bir kesimi yansıtıyor olması, yıllığın yansıttığı öznelliği gösteren bir başka doğru taraf.
“Edebiyat Ortamı 2020 Şiir Yıllığı”nı hazırlayan Ali Sali’ye emeği için teşekkür ediyoruz. Şiire ilgi duyan herkesin bilhassa genç kuşağın bu yıllıktan çokça istifade edeceğini umuyorum. Yıllıkta yer alan birkaç şiir dizesine yer vererek yazımı sonlandırmak istiyorum.
uyumaktır bütün bildiğim.
Geriye kalan griye çalar.”
(Berk Meral / Kafkaokur, s. 155)
” doğar doğmaz yürüyen ve konuşan
bu zamane çocuğu, ille anasına çekmiştir,
kendisi ırmak gibi sürekli çağıldayan,
ama dokunduğu her şeyi gelip geçici kılan…”
(Cahit Koytak / İtibar, s. 159)
” Sevgin öyle büyüktü ki suyu taşıracak ilk bendi
Kendi ellerinle nereden çekmen gerektiğini belledin”
(Cengizhan Genç /Dergah, s. 163)
” Şimdi iki kişilik yalnızlık ayrıldı bana
Biri gölgesinden bile yaşlı babama”
(Ercan İriş /Aydos, s. 181)
” Başımı kaldırdım da senin göğüne baktım
Nerde olsam orada hep aynı devirdeyim
Hu deyuben kuşlarla aynı kanadı taktım
Meryem’in lâl kesilip beklediği yerdeyim”
(Esma Polat /Şiar, 185)
” Devrilmiş bir ağacım sanki
Kolum kanadım kırık
Hayat akıp geçtikçe yanımdan
Gittikçe ağırlaşan bir ırmak gibi
Uzaklara götürüyor dostlarımı birileri”
(İsmail Bingöl / Türk Edebiyatı, s. 234)
” taşı sürttükçe taşa aşınır bilinir
taşlaşıyor insan insana sürtündükçe bir şey
gelip dayanıyor kafesin kuytusuna taş
baskılıyor inip inip kalkışını”
(Leyla Arsal / Yedi İklim, s. 243)
” bir alacaklı gibi peşimizde zaman
ömrümüz boynumuzda asılı ödenmemiş borç
yüzümüz sunaklarda unutulmuş bir kurban”
(Mehmet Sümer / Şarki, s. 257)
” gözlerin her konuştuğunda
suskunluğunu taşıyorum üzerimde
suskunluğun ki her şarkının sözüydü”
(Muhammed Korkmaz / Edebiyat Ortamı, s. 262)
” heyhat!
merakla sadece bir kez yürünen
bir ada yoluymuş hayat
anladım”
(Orhan Tepebaş / Şiar, s. 284)
” Bir fısıltıyla sokulup güne
Ölüm de geriniyor bizimle
Lütfen koru beni Tanrım
Bulaşmasın ellerim
insanın hevesiyle.”
(Ömer Vural / Yolcu, s. 295)
” Eceli uzakta bilme yakındır
Toprağı soysuza sanma tekindir
Biçtiklerin amel denen ekindir
Kara taş tepende dik olur bir gün”
(Yozgatlı Kadîmî / Budak, s. 299)
” adımı unuttum, kimliğim kayıp
hükümsüzdür varoluşum
saçılmadım bu dünyaya bizzat dikildim
bir şiir içine düştüm
yüzme bilmiyorum. “
(Semih Diri /Hece, s. 301)
” güzelleşir neyse ki yıllar sonra
öldürür sandığımız nice kahır
yanımızda kalan kreşendo sevda
yanağımızda eksik bir gamze gibi ağır
gönlümüz yazdadır ama şiir kış biraz
bazı şeyler şiir olsun diye yarım kalır”
(Serap Kadıoğlu / Şiar, s. 303)
Vahdettin Oktay BEYAZLI