Servetifünun neslinin ve modern Türk romanın büyük ismi Halit Ziya Uşaklıgil, İzmir’de kaleme aldığı ilk iki romanı Sefile ve Nemide sonrasında 1888’de “Hikâye” adında bir de makale kaleme alır.
Tanzimat dönemiyle edebiyatımıza girmeye başlayan roman türüyle alakalı ilk ifadeler, Namık Kemal’in kendi romanı olan “İntibah”ı değerlendirdiği “Celal Mukaddimesi”nde geçer. Ancak bu dönem itibarıyla roman türü hikâye türünden kesin çizgilerle tam olarak ayrılmadığından roman yerine genel manada hikâye denmiştir. Tıpkı Kemal gibi Halit Ziya da hem bu eserine hem de genel manada roman türüne hikâye demiştir.
Yazar, kitapta öncelikle roman türünün Batı’daki gelişim evrelerini Kadim Zamanlar, Orta Çağ ve Yeni Zamanlar olarak belirledikten sonra Hakikiyun dediği realizm akımının beş büyük temsilcisi olan Balzac, Flaubert, Goncourt Kardeşler, Emile Zola ve Alphonse Daudet’yi tanıtır okuyucuya. Yazar bu tanıtım esnasında bu isimlerin hem hayat hikayelerinden hem de eserlerinden örnekler verir.
Eserin sonraki bölümlerinde makalenin asıl yazılış gayesi olan romantiklerin ve realistlerin karşılaştırılmasını görürüz. Meslek-i Hakikiyun dediği realist akımının ana özelliklerini örnek metinler eşliğinde veren Uşaklıgil; Meslek-i Hayaliyun dediği romantiklerin de realistlerden eksik olan taraflarını kısaca belirtir. Eserde realist ve romantiklerle beraber birkaç yerde ismi anılan Masalcılar diye nitelendirdiği bir grubun zayıf yönlerine de değinen yazar, makalenin son kısmında asıl söylemek istediğini şöyle dile getirir:
“Evvel emirde şurasını izah edelim ki biz bu makaleyi iki suretle yazdık: Tarafsız ve taraflı. Tarafsız yazdık, çünkü erbab-ı mütalaaya hakikiyunu tercih etmek mecburiyetini yüklemek fikrine hizmet etmedik. Taraflı yazdık, çünkü neticesinde fikr-i mahsumuz olmak üzere hakikiyunun hayaliyuna üstünlüğünden bahsedeceğiz. ” (Uşaklıgil, 2017; 127)
Kendisi de Türk romanının en önemli realistlerinden olan Halit Ziya’nın hem ürün verdiği bir tür olan roman konusunu ele alan bir makale kaleme alması hem de bağlı bulunduğu bu akımın özelliklerini sıkı sıkıya desteklemesi her sanatçıda bulunması gereken bir meziyettir.
Eserde göze çarpan en önemli noktalardan birisi de Halit Ziya’nın o dönemde sadece Ahmet Midhat Efendi’yi romancı olarak kabul etmesidir. Onu da romantik akımının bir temsilcisi olarak görür Uşaklıgil. Zaten yazarın küçüklüğünde dedesine evde Ahmet Midhat romanları okuduğunu daha evvelinden bilmekteyiz.
Büyük nesir ustası Halit Ziya’nın edebiyat anlayışını, tasvir ve tahlil yeteneğinin nereden geldiğini anlamanın ve en önemlisi de realist akımın baskın özelliklerini ve temsilcilerini önemli eserleriyle öğrenmenin en güzel yolu işte bu küçük hacimli kitaptır. Adı hikâyedir ama içeriğinde romandan bahseder Halit Ziya.