HER ÇAĞA SESLENEN BÜTÜN KUŞAKLARIN ŞAİRİ: SEZAİ KARAKOÇ
Hayatıyla eserleri arasında boşluk bırakmayan ender şahsiyetlerden biri de çağımızın büyük şair ve mütefekkiri Seza Karakoç’tur. Şair, ilk gençlik döneminden başlayarak öğrenim amacıyla dolaştığı Anadolu’yu ve şiir merkezinden hareketle Doğu ile Batı düşüncesini kendinde doğru bir şekilde birleştirmiştir. Bu açıdan Karakoç, her kuşak için örnek bir şair ve Türk-İslam medeniyetinin güçlü savunucusu, hakiki dava ve diriliş eri bir mümindir.
“İslam” ve “diriliş” onun olmazsa olmaz iki meselesi ve ana kaynağıdır. Dinî ve insani büyük sapmaların olduğu 1950’lerdeki varoluşçuluk rüzgârına karşı; göğsünü gere gere dinini, düşüncesini, şiirini ve hepsinden mürekkep olan karakterini oluşturmayı ve bu karakteri şu ana kadar korumayı bilmiştir. O, karizmatik bir aydın ve yeri geldiğinde dik başlı bir insanlık neferidir. Karakoç, bu bağlamda çağdaş Türk düşüncesinin sembol isimlerinden olmayı hakkıyla başarmıştır.
Şiirde hem kendi kuşağının hem de kendinden sonraki birçok kuşağın yetişmesinde derinden derine çağlayan ırmak gibi etkisini hissettiren “diriliş neslinin piri” Sezai Karakoç, kendi kuşağı olan İkinci Yeni şiirinin de başlatıcısı ve şüphesiz en büyük savunucusudur. Onun için bu şiir, İkinci Yeni değil “Yeni Gerçekçi Şiir”dir. Bu düşüncesinden hareketle şiire birçok anlam katmış ve yenilik kazandırmıştır. İkinci Yeni’nin en çok eleştirildiği “anlamsızlık” ve “kapalılık” gibi yaklaşımlarını doğru bir şekilde kullanmayı bilmiştir. Onun için “anlamsızlık” veya “kapalılık” yoktur, ancak ve ancak “anlam boşlukları” ve “anlam tatilleri” (Karakoç 2012: 82) vardır. Bunlar ki şiiri, düz yazıdan ayıran taraflar olması yönüyle şiir için olmazsa olmaz unsurdur.
Sezai Karakoç, 1950 sonrası Türk şiirinin ve sosyal yapısının panoramasını çıkarırken bakılması hatta derinlemesine irdelenmesi gereken en önemli kaynaklardandır. Buna rağmen derli toplu birkaç eser dışında onun hakkında, maalesef, yeterli çalışma yapılmamıştır. Zafer Acar tarafından kaleme alınan ve 2019’da Ketebe yayınlarından çıkan “Sezai Karakoç Kuşağı: İkinci Yeni”, bu boşluğu dolduracak çiçeği burnunda bir eser.
Sezai Karakoç hakkında hazırlanmış en yeni çalışmalardan olan bu kitapta; yazar Zafer Acar, büyük şairi iki bölüm halinde ele alıyor. Kitaba da ismini veren ilk bölümde adı Karakoç’la birlikte anılan -bazı kesimlerce bile isteye Sezai Karakoç onların arasına dahil edilmez- İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan ve Sezai Karakoç’u ele alıyor. Bu bölümde ismi zikredilen sanatçılara, biyografik olarak değil de daha çok poetik görüşleri ve şiirleri bağlamında derinlemesine yaklaşır Acar. Aynı zamanda da Sezai Karakoç’u odağa alırken diğer isimleri ikinci planda tutmaya çalışır.
İlk bölümün en kayda değer yazısı, şüphesiz, Sezai Karakoç Kuşağı: II. Yeni’dir. Yazıda bahsi geçen şiir hareketi için ortaya atılan isimleri ve bu harekete kadar gelmiş yeni şiir anlayışları üzerinde durulur. Birçok kişi tarafından farklı farklı adlandırmaların olduğunu ve Sezai Karakoç’un ortaya attığı “Yeni Gerçekçi Şiir” adlandırmasının da dönemin siyasi nedenlerinden ötürü yaygınlık kazanmadığını görüyoruz. (Acar 2019: 13) “İkinci Yeni’nin kendinden sonraki kuşaklara şiir okulu olduğunu” ifade eden Acar; bu şiir hareketiyle ilgili bazı yanlış kanaatlere düzetmeler getirir. Ona göre Ece Ayhan’ı İkinci Yeni’nin öncülerinden biri olarak kabul edemeyiz. Çünkü o, ilk şiir kitabını 1956’da yazar. Oysa 1952’de başlar İkinci Yeni. Buna bağlı olarak İkinci Yeni şiirini başlatanların Cemal Süreya ve onun, şiirdeki en büyük destekçisi Sezai Karakoç olması gerektiğini iddia eder. (Acar 2019: 20)
Gösterenden Gösterilene Gerilim Hattı ana başlıklı ikinci bölümde ise tamamen Sezai Karakoç bahsinin yer aldığı yedi deneme var. Burada “Hızırla Kırk Saat”, “Ötesini Söylemeyeceğim”, “Masal”, “Ağustos Böceği Bir Meşaledir”, “Ping Pong Masası” ve “Fırtına” gibi bazı şiirlerinden hareketle şairin Doğu ve Batı düşüncesi bağlamında irdelendiğini görüyoruz. Karakoç’un şiir ve yazılarında savunduğu fikirlerin birçok felsefi temele ve ilahi metne dayandırıldığına şahit oluyoruz. Bu bölümde okur olarak büyük bir imtihan veriyoruz aynı zamanda. Çünkü konuyu o kadar etraflı ele alıyor ki Zafer Acar, bazen şairden ve bahsedilen şiirden bir hayli uzaklaşıyor okur. Deyiş yerindeyse pergelin sabit ayağı Karakoç’ta ancak diğer ayağı Doğu ve Batı düşünce dünyasındadır. Burada şu hakikati dile getirmek yerinde olacaktır. Başta eleştiri, makale ve deneme türündeki metinlerin, hazır okuyucuya ihtiyaç duymasından kaynaklanan yazıdan kopuşlar normaldir. Çünkü bu türler, donanımlı okur ister. “Hızırla Kırk Saat” şiirinin, yer yer Kur’an-ı Kerim ile değerlendirildiğini, yer yer “Füsusu’l-Hikem” ile karşılaştırıldığını, bazen de “Mevlit” ve “İhya-u Ulumiddin” gibi metinlerle irtibatlandırıldığını görürüz.
İkinci bölümdeki dikkat çeken bir diğer yazı ise “Ha Sezai ha Ping-Pong Masası ya da Nazım’da Makinalaşmak İsteği”. Acar bu yazısında isimleri geçen iki şairin şiirini içerik ve şekil bakımından ele alır, farklı açılardan değerlendirmeye tabi tutar. “Ping Pong Masası” şiirinin yakın ve uzak çağrışımlarına kapılan Acar, biz okuru da bu sulara sürükler. Görünen âlemden görünmeyen âleme yani metafiziğe bir yolculuğa çıkarır “Ping Pong Masası”.
Tanzimat’tan beri devam eden ilerleme fikrinin, Nazım Hikmet penceresinden “makineleşmek” ile olabileceğinin yorumunu yapar. İki şiirde geçen “kuyruk” ifadesinden hareketle Acar, eserler arasındaki bağlantıyı şöyle kurar: “Ping Pong Masası’nda birden karşımıza çıkan ‘dananın kuyruğu’ ile ‘Makinalaşmak’daki ‘kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!’ ifadelerinde geçen ‘kuyruk’ göstergesi de nesne=makine=hayvan ilişkisini akla getirmekte. Makine ile insan yerine hayvan arasında benzerlikten söz etmek daha doğru olur kanımca.” (Acar 2019: 246)
Şair ve yazar Zafer Acar’ın, uzun zamandır edebiyat ve düşünce merkezinde başta dergi geleneğinin içinden geliyor olması ve hem bir şair hem de bir eleştirmen sıfatına sahip olması okuru farklı yüzyıllara, sanatçılara, eserlere ve akımlara çok rahat götürebilmesine olanak sağlıyor. Bu noktada Zafer Acar’ı tebrik etmek lazımdır. Kısaca üzerinde durmaya çalıştığımız bu eser, Sezai Karakoç’tan yola çıkıyor ve Sezai Karakoç’u şair ve düşünür yapan bütün ırmaklarda okuru gaziantep eskort dolaştırarak heybesini doldurması için ona birçok sanat ve düşünce vadisinin nimetlerini sunuyor. Haliyle Karakoç’u ve yaşadığı dönemin zihniyetini etraflıca öğrenmiş oluyoruz. Modern şiirimizin doğasını ve imkânlarını keşfediyoruz.
Zafer Acar’ın başta Sezai Karakoç olmak üzere hem Türk şiirinin modern dinamiklerini hem Doğu ve Batı düşüncesini, sanat ortamını ve kritik dönemlerini hem de bir metni bütün yönleriyle ele almak için neler yapılması gerektiğini elimizdeki bu kitap vesilesiyle samsun eskort kotardığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
1950’den günümüze kadar uzun bir zaman diliminde edebiyatın farklı türlerinde eser vermiş “diriliş neslinin piri” Sezai Karakoç hakkında farklı okumalar yapmak isteyenler için iyi bir çalışma “Sezai Karakoç Kuşağı: İkinci Yeni”. Çünkü akım, hareket ve topluluk olduğu noktasında farklı isimlendirmelerin yapıldığı bu şiir döneminin bizzat kendi sanatçıları ve bazı eleştirmenler; Sezai Karakoç’u bazen bu şiirin bir üyesi olarak kabul ederken bazen ise hiçbir şekilde onun ismini anmamışlar ve İslam düşüncesi nedeniyle onu hep dışlamışlardır. Bu cümleden olarak hem İkinci Yeni şiir hem ismi geçen şairler hem de bu şiirde Sezai Karakoç etkisi eskişehir eskort işte bu kitap ile biraz daha anlaşılacaktır. Tabii ki Karakoç’la alakalı ne söylenirse söylensin ne yazılırsa yazılsın bunların hiçbiri onun şair ve mümin karizmasının mütevazılığını tam olarak şerh edemeyecektir.
“Ha Sezai ha ping-pong masası
Ha ping-pong masası ha boş tüfek
Bir el işareti eyvallah ve tak tak
Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi
Ne kadar güzel ne kadar sıcak
Tak tak tak tak tak tak tak”
Kaynakça
Sezai Karakoç, Edebiyat Yazıları 1, Diriliş Yayınları, İstanbul 2012.
Sezai Karakoç, Gün Doğmadan, Diriliş Yayınları, İstanbul 2006.
Zafer Acar, Sezai Karakoç Kuşağı: İkinci Yeni, Ketebe Yayınları, İstanbul 2019.