Türk edebiyatında tahkiye çeşitli şekillerde sürekli var olmuştur. İster nazım ister nesir biçiminde olsun, bir nehir gibi akmış ve akmaya devam etmektedir. Tanzimat Dönemi’nde modern örnekleri verilen hikâyeden önce nazım biçimindeki destanlar, nazım nesir karışık halk hikâyeleri şeklinde olmuş ve “anlatma” hep devam etmiştir. Cumhuriyet sonrasında modern anlamda ifade edebileceğimiz hikâye türü daha da ilgi görmüş, nehrini genişletmiştir.
Adına ne denirse densin, Mitat Enç eserleri; onun keskin gözlem gücüyle olayları, kişileri, mekânları anlatışındaki başarısını gözler önüne sermiştir. Türk edebiyatı Mitat Enç’i tanımalı ve eserlerindeki tarihî dokunun Türk edebiyatına etkisini tespit etmelidir.
Mitat Enç’in Hayatı
Mitat Enç, 1909 yılında Antep’te doğmuştur. Babası Emin Mazlum Enç, bölgenin önemli iş adamlarındandır. Başarılı bir öğrencilik hayatı geçirirken üniversitenin birinci senesinin sonunda gözlerinden rahatsızlandığı için eğitimine ara vermiştir.
Birinci ders yılı sonunda, sınavlara hazırlanırken tutulduğu göz hastalığı yüzünden öğrenimine ara vermiştir. Üç yıl süre ile İstanbul ve Viyana’da tedavi çaresi aramış; sonuç alamayınca, Viyana Yüksek Pedagoji Enstitüsü’nde özel eğitim öğrenimine başlamıştır. 1936’da bir bursla ABD’lerine gitmiş ve bir yıl Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitim görmüştür. Daha sonra kaydını Columbia Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne naklederek 1938 yılında özel eğitimde lisans, 1939’da ise yüksek lisans diplomasını almıştır. Aynı yıl ülkeye dönen Enç, Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’ne “Marazi Ruhiyet” dersini okutmak üzere atanmış, daha sonra ise, programa eklenen “Özel Eğitim” ve “Ruh Sağlığı” gibi dersleri de okutmuştur.
Şüphesiz bütün hayatını etkileyeceği göz problemi onu zorlamaktadır. Fakat bununla birlikte o hiçbir zaman vazgeçmez. Mitat Enç, belirli süreler yurdun çeşitli yerlerinde özel eğitim öğretmenliği yapar. Bunun haricinde yurt dışında doktorasını tamamlayarak akademik dünyada da ilerlemeyi sürdürür. Fakat çok istemesine rağmen emekliliği geldiği için profesör olamaz.
1980 yılında Türk Eğitim Vakfının Eğitim Bilimi ödülünü kazanmıştır. Emekliliğine daha zaman olduğunu düşünüyordu. Doçentlikten beş yıl sonra profesörlük için başvurulabiliyordu. Profesörlük için sunması gereken araştırmayı tamamlamış, raporunu hazırlamış basılmaya hazır duruma getirmişti. Bu arada Almancasını da geliştirmeye çalışıyordu. Bir gün rektörlüğe uğradığında emekliliğini hesaplatmak aklına geldi. Dosyayı çıkarıp hesapladılar ve önümüzdeki temmuz ayında süresinin dolduğunu söylediler. Bu durumda beş yıllık süresinin dolmasına birkaç ay kalıyordu. Profesör olamadan emekli olacaktı. Kimseye belli etmese de çok üzülmüştü. İşinden ayrılacak olmakta onu çok üzmüştü.
Mitat Enç, 1991 yılında emeklilik günlerini geçirdiği Yalova’da hayatını kaybetmiştir. Türk ve dünya insanlığına ise müthiş gözlem yeteneğinin birer hediyesi olarak eserlerini bırakmıştır.
Mitat Enç’in Sanat Anlayışı ve Eserleri
Berhava Öykü dergisinde M. Sabri Genç; Mitat Enç’in Cumhuriyet sonrası Türkiye’sine büyük katkıları olmuş önemli münevverlerimizden biri olduğunu ifade eder ve şunları ekler: “Bana göre Mitat Enç, 20. Yüzyılın büyük müşahitlerindendir. Sadece Gaziantep’i değil, İstanbul’u, o devrin Türkiye’sini ve dahi Avrupasını ve Amerikasını müthiş derecede gözlemlemiş bir şahittir. Görme duyusunu genç yaşta kaybetmiş olmasına rağmen kalbiyle, aklıyla görmüş ve işitmiştir.”
Modern Türk hikâyeciliğinde gerçekçi eserler veren yazarlar arasında olan Mitat Enç, eserlerinde modern hayata geçiş sürecinde yaşanan çelişkileri, gülünç durumları ironik bir dille anlatır. Bu da onun metinlerini canlı ve diri kılmaktadır.
Mitat Enç, zorlu hayatına eğitimle ilgili eserleri dışında edebiyat dairesi içinde değerlendirebileceğimiz üç büyük eseri bırakmıştır. Biri tüm hikâyelerini topladığı Uzun Çarşının Uluları, diğeri otobiyografik bir eser diyebileceğimiz Bitmeyen Gece ve ölümünden sonra yayımlanabilen Selâmlık Sohbetleri kitaplarıdır.
Uzun Çarşının Uluları kitabı Mitat Enç’in çocukluğunun geçtiği Antep’i anlattığı; karakterleriyle, mekânlarıyla, halkın yaşayış biçimleriyle tam bir bölge hikâyeleridir. Uzun Çarşının Uluları, Gaziantep ve çevresinin o dönemdeki halkın yaşayışının her anına, her bir zenginliğine şahit olan ve bunları aktaran hikâyelerden oluşmaktadır.
Mitat Enç’in kızı Zeynep Enç, babası için hazırlanan Berhava Öykü dergisinin Mitat Enç sayısında şunları söyler: “Uzun Çarşının Uluları kitabıyla ilgili benim bildiğim fakat kitaba koymadığı şeyler var mı? Hayır. Antep’i anlatmak için, çok sevdiği şehrini anlatmak için, çok iyi düşünmüş, çok iyi plan yapmış anladığım kadarıyla, eksik bir şey kalmamıştı”
Birinci basımı 1983 yılında yapılmış olan Bitmeyen Gece, Mitat Enç’in zorlu yaşam şartları altında verdiği mücadeleyi kendi sözleriyle anlattığı otobiyografik bir eserdir. Bu eser onun hayata karşı verdiği mücadeleyi anlatırken aynı zamanda iç dünyasında yaşadığı çelişkileri aktardığı bir iç dökme anlatısı olarak görülebilir. Gözlerini henüz kaybetmiş bir gencin hayata tutunma çabasının satırlara yansıdığı kitapta, Mitat Enç’in gözlem gücünün yanında ruhsal durumunu aktarmadaki başarısını da görmüş oluyoruz. Bu kitap imkânsızlıklar karşısında pes etmemenin en güzel örneklerini anlatması bakımından önemli bir yerde durmaktadır. Mitat Enç, Bitmeyen Gece’nin ön sözünde şunları söyler:
“Yaşam “övgümü” yazmayı yıllardır düşünürüm. Düşünmekle de kalmadım, çalışma masamın gözleri bu konudaki düşüklerle dolu. … Bütün bu tasa ve çekingenliklerime rağmen beni bu işi başarmaya zorlayan bir neden de var. Ben istemeden, elimde olmayarak, hiç beklemediğim bir yaşam yoluna zorlandım. Tıpkı fırtınada batan bir tekneden canını kurtarıp günlerce azgın dalgalar, kavurucu güneş, açlık ve susuzlukla boğuştuktan sonra canını kurtarabilen kazazedelerin serüveni gibi bir şeydi bu. Tek farkı, günlerce sürüp, güvenli bir kumsalda sonra ermeyişi. Bu çalkantı bugüne değin yarım yüzyıldır sürüp gitmekte. Sonu da ancak benim sonum olabilecek. … Beni yazmaya zorlayan işte bu insanlar, onların yakınları ve geniş anlamda, toplum. Görmeden yaşayabilme san’atında, kişisel yaşamım bir esin kaynağı olabilirse yazmaya değer diye düşünüyorum.”
Mitat Enç’in bir diğer kitabı da Selâmlık Sohbetleri’dir. Ölümünden sonra kızı Zeynep Enç-Sinkil tarafından yayıma hazırlanan bu kitap, yine içinde otobiyografik ögelerin ağır bastığı metinler topluluğudur. Mitat Enç, bu kitapta çocukluğunun ve gençliğinin bir bölümünün geçtiği Gaziantep’i anlatır.
Mitat Enç, çökmeye başlamış bir medeniyetin gölgesinde dünyaya gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası, 1918’den sonraki Antep kuşatmalarının ve Antep Harbi’nin şahidi olmuş ve belki de kimsenin aktarmadığı, hiç kimseden okuyamayacağımız bilgileri onun “Selâmlık Sohbetleri” adlı eserinden öğreniyoruz. Bu kitapta yer alan şahitliklerin bir kısmını peyderpey Gaziantep’te neşredilen bazı dergilerde yayınlamış ve ölümünden çok sonra da bu şahitlikler, kızları Zeynep Enç Hanımefendi tarafından derlenip yayınlanmıştır. Bu gözlemler, şahitlikler Selamlık Sohbetleri adlı eserinde bizlerle paylaşılmıştır.
Önemli bir engeline rağmen hayata sımsıkı tutunmuş, hem eğitim hem de edebiyat alanında oldukça önemli eserler bırakmış Mitat Enç, eserleriyle birlikte ülkemizin önemli kültür hazinelerinden biridir. Mitat Enç ve eserleri üzerinden yapılacak her çalışma onun vesilesiyle Türk kültür ve edebiyat hayatına önemli katkılar sağlayacaktır.