“Demir Çağı” Berna Durmaz’ın, modern zamanı, sanayileşme ile büyük bir makinenin parçaları haline gelen insanları, birbirine benzeyen silikleşen biteviye yaşamları, oluşturduğu atmosferin dili ile hikâye ettiği son öykü kitabı Metal Hayatlar’ın açılış öyküsü.
Öykünün girişinde topraktan fabrikaya, buradan fabrikanın oluşturduğu yeni şehir düzenine ve sonra da bir işçiye doğru geçişi izliyoruz. Yazar topraktan başlattığı hikâyeyi toprağın diliyle, ona özgü sözcüklerle inşa ederken sözü fabrikanın kuruluşuna, yükselişine ve kendi şehrini yaratışına getirdiğinde yine sözcük seçimleriyle okuyucuyu yavaşça bu yeni alanın içine alıveriyor. Daha ilk paragraftan sözcüklerin akıcı cümleler oluşturmak maksatlı yan yana getirilmediğini, bizi belli bir resmin içine sürüklediğini görüyoruz. Bunu yaparken tercih ettiği benzetmeler ki odak noktası değiştikçe bu benzetmeler de başkalaşıyor, ikilemeler zaman kipleri ile öykünün kendi öznel ve masalsı dilini oluşturuyor. Burada yazarın dile hâkimiyeti, dili kullanışı görünür oluyor.
Öykü, işçilerden biri olan Çapa’ ya kadar daraldığında onun kim olduğunu, ne yaptığını bu sistemin neresinde olduğunu yer yer anlatıdan, yer yer anlatının bıraktığı kasıtlı boşluklardan sezerek öğreniyoruz adım adım.
Çapa’nın günlük hayat akışının bozulması, parmaklarını aniden kaybetmesiyle başlıyor. Parmaklarını kaybeden Çapa’nın telaşını, arkadaşlarının yardımıyla kopan parmaklarını cebine atıp revire doğru ilerleyişini izlerken yazarın nahif iç sesi ile karşılaşıyoruz: “Hak ettikleri derin saygıyı gösteriye dönüştürmeden, içlerinde duyup, yürüyüp gitti işçiler.” Burada öykünün atmosferi kısa süreli türbülansa uğruyor. Neyse ki tek cümlelik bir dalgalanma.
Çapa kaybettiği parmaklarının acısını yalnızca bir dakika hissediyor. Hemen akabinde yaşadığı eksiklik duygusu neredeyse tümüyle işine dair kaygısına dönüşüyor. Bu noktada parmaklar çok önemli bir metafor. Parmaklar, dokunma duyumuzu dışa yönelttiğimiz en temel uzvumuz. Dokunma duyusu ise insanlarla, nesnelerle kurduğumuz ilişkinin, bağın en güçlü bileşeni. Newyork Times gazetesinde yayımlanan yeni bir yazıda (The Experience of Touch: Research Points to a Critical Role) dokunma deneyiminin vücudun ve zihnin büyümesinde önemli rol oynadığı ifade ediliyor. Öte yandan Çapa, parmaklarını, dolayısıyla dokunma deneyimini kaybedişinin öznel acısını yalnızca bir dakika duyuyor. Parmaklarının varlığı tamamen kullandığı makine ile anlamlanmış. Dokunma duyusuyla muğla otele gelen escort kurduğu en mühim hatta belki de tek bağlantı iş tutan parmakları.
Yükselen sesler, fabrikanın sahibini, üretimi sürdürebilmek için açıklama yapmak zorunda bıraktırıyor. Bodrum rus escort Mağrur ve vurdumduymaz ses tonuyla zoraki bir çözüm üretiyor. Çarklar yine dönüyor. İşçilerin eksilen uzuvları, metallerle, demirler, lehimlerle yerine koyuluyor. Çapa da bu işçilerden biri. Büyük ve görkemli kapısından girdiği fabrikanın “fare deliği”nden çıkarak yeni yaşamına devam ediyor. Modifiye edilmiş elden düşme bir hurda olarak.
Öykünün sert, distobik evreninden yine kendine özgü sert, katı ve masalsı dilin eşliğinde İzmit yabancı escort çıktığımızda etkiler zihnimizde dönmeye devam ediyor. Varlık, geçim derdi, dokunmak, makineleşmek, kazanç, körlük, tahakküm…
Zerrin Saral yazdı: Çıktığımız Tepenin Ucundan Böyle Güzel Bakabilirdik Birbirimize