Asuman Kafaoğlu-Büke, Enis Batur’un yazıları için vardığı yargıda, denemenin nasıl işlediği konusunda okura bir ipucu veriyor: “Enis Batur denemelerinde zihinsel işlevler, bellek ve bilinç konularını ele almayı sever. Genelde kendi zihninin işleyişini incelediğini görürüz onun.” diyor.
Hangi yazar zihinsel bir süreci takip etmez ki yazdıklarında? İmgeler akar sürekli. Elbette, zihinsel işlevle birlikte insanın kültürel birikimi, iyi bir denemenin yolunu açar. Burada birikimin önemini gözardı etmemek gerekiyor. Sonra müzikalite. Ve yoğurdukça şekil alan bir hamur vardır elimizde. E.M.Forster’ın Roman Sanatı adlı kitabında, roman için ayırdığı bölümlerden biri de “ritim”dir. Denemede de bir ritim sözkonusu. Bu soyut kavramı bir yazı işçisi, birikimiyle birlikte yedirir yeteneğine. İyi denemelerin bütününe baktığımız vakit esrarengiz bir biçimde peydahlanan, müzik diliyle söylersek, kalabalık bir orkestranın kusursuz notaları çıkar ortaya. Yapının bütününe bakıldığında, Salâh Birsel’in söylediği gibi: “Bir yazıda en önemli şey lafın dümenidir. Lafın dümenine laf geçiremediği için yazarlar yazılarını, çokluk, yinelemeler, pısmalar, öğürmeler, kemkümler, aksırıklar, tıksırıklar ve de bitmez tükenmez öykülerle doldururlar. Bunların arasında yazı sona erdiği halde, hızlarını alamayıp laf salatasını sürdürenlerin sayısı da oldukça kalabalıktır.”
Salâh Birsel’in denemeleri tam bir örgü tekniğidir. Öyle ki, ilmek kaçırmaz yazar. Bir süveteri kusursuz örer sanki. Hiçbir yazı kusursuz değildir kuşkusuz, ama Salâh Bey’in ulaştığı noktadan bakıldığında, birçok denemecinin önüne geçer yazdıkları. Eğretilemeler, deyimler ve kendince uydurduğu birtakım sözler. Zengin bir deneme yararımızdır Salâh Birsel.
Bir diğer deneme yazarımız Doğan Hızlan, gene kültür birikimiyle çıkar karşımıza. Çok basit, sıradanmış gibi gözüken yargıları vardır sanki, ama öyle bir yerde öyle bir söz eder ki, bir konunun (bu genellikle bir kitap olur) kalbine inmeyi başarır. Bir yazıda anlatılan konunun kalp atışlarını okura duyumsatan yazarlar, benim yazarlarımdır. Kuşkusuz, Doğan Hızlan bunlardan biridir.
Bir konunun kalbi dediğimde, Cemal Süreya gelir aklıma hemen. Şâirliğinin dışında, iyi bir deneme yazarıdır da aynı zamanda Cemal Süreya. 99 Yüz’deki portreler, şahısların kalbine şiirle girmiştir. Portre yazmak öyle kolay bir iş değildir. Bunu bir şâir titizliğiyle yazmıştır. Lafı dolandırmadan az sözle söyleyivermiştir demek istediğini.
Ahmet Oktay tam bir entelektüeldir. Okul eğitimi dışında kendini geliştiren ve biz yazı sevdalılarına da örnek olan bir yazardır. Ahmet Oktay’ın edebiyattan cinselliğe, siyasetten felsefeye oynattığı kalemi zengindir. Şiirlerinde bulduğumuz şey entelektüel bir yazardan entelektüel okura yazılmış mektuplardır âdeta! Kitapları bunu belgeler. Yazarlığa soyunan ya da “yazarım” diyen bir kişinin es geçmesinin doğru olmayacağı bir yazardır Ahmet Oktay.
Nurullah Ataç tam bir yazı adamıdır. Kavgacıdır. Yer yer tutarsızdır. Ama gerçek bir üslûp sahibidir. Ataç’ı denemeciliğimizde bir millî marş gibi okumak gerekir elbette.
Tanpınar’ın Beş Şehir’i, bir deneme yazarının nasıl olması gerektiğini gösterir. Şehirler nefes alıp verirler sanki okuyucunun zihninde. Zengin bilgi ve kültür birikimi, eşsiz tespitleriyle bir kez daha seversiniz beş şehri: İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum, Ankara.
“Her şey yalandır, her şey benim yazmam içindir” diyen Orhan Pamuk, yazarlık tecrübelerini de anlattığı düzyazılarında genellikle “yazının kuramı” hakkında kalem oynatır.
Semih Gümüş’ün denemeleri, bir edebiyat haritası çıkarır okurun karşısına.
Hilmi Yavuz ve Attilâ İlhan kavgacıdır. Tahlil konusunda yarış içindedirler. Hangi cenahtan bakılırsa bakılsın, yazı için vardırlar.
Selim İleri bir köprüdür ve iki zıt kutup arasında barış zinciri örmüştür. Yazı dünyası bu yazarımızın etrafında döner âdeta! Üslûp, Selim İleri’de vazgeçilmez bir unsurdur. Başka türlü yazının ahengi mümkün müdür?
Tahsin Yücel edebiyatın derinliklerinde gezer. Birçok eseri gene kendine has bir üslûpla irdeler. Bugün Türkçe deyince kaç yazar akla gelir ki?!
Murathan Mungan, sürekli kendinden söz eder. Tahammülümüzü sınar. Denemeciliğinin ümraniye eskort odak noktası, gene kendi eserleridir sanki! Mungan’ın denemelerini okumadan, yazdığı kurgu eserlerine bakmak eksik kalır kanısındayım.
Aklıma esen daha birçok yazar kartal eskort var. Gelgelelim, Salâh Bey gibi söylersek, lâfın kurdelasını bağlayalım artık:
Deneme yazarı tetik bulunmalıdır. Çeşitli algı alanlarından beslenmelidir. İyi bir yazar, vereceği özü, birçok bağlam içinde (ki lafı dolandıranlar da vardır bu konuda) en iyi formda sunarsa, yazıyı kotarmış olur. Sözcükler ilmek ilmek yazılmalıdır kâğıda. Samimilik maltepe eskort en önemli unsur olarak çıkar karşımıza burada. Kendimizin inanmadığı bir yazıyı okura nasıl kabul ettirebiliriz ki!
André Gide’le kapatalım. “Yazıya başlarken en güç olan samimiliktir.” der Gide.
Öyleyse denemeci samimi olmalıdır.