Uygarlık tarihini özenle incelersek insanlığın, hiçbir koşulda düş kurmaktan vazgeçmediğini fark ederiz. En realist ülkelerden ikisi olarak kayda geçen Sovyetler Birliği ve bugünün Çin’inde de durum böyleydi ve böyle. Hatta söz konusu ülkelerde bilimkurgunun varlık gösterdiği dönemlerle, gelişmişlikleri, aynı ölçüde ilerlemiş gibi geliyor bana. Örneğin, günümüz Çin’inde bugün Cixin Liu gibi bir yazar kıymet görüyor ve dünya ölçeğinde ve ülkemizde büyük ilgi topluyorsa bunda Çin’in muazzam ilerleyişinin de katkısı vardır diye düşünüyorum. Ya da ütopyalar geliştikçe ilgili ülkenin uygarlığı da ilerliyor ya da sıçrama yaşıyor diyebiliriz. Dönelim Sovyetler Birliği’ne… Mesela Aleksandr Bogdanov isimli yazar, Kızıl Yıldız ve devam kitabı Mühendis Menni (Yordam Kitabevi) isimli o muhteşem kitaplarını 1920’lerin Rusya’sında yazmış. Devrimin en ateşli ve ütopyalara açık olduğu yıllar. Dünya dışındaki bir gezegeni ziyaret eden Menni isimli bir mühendisin anıları, aklınızı başınızdan alırken aynı yılların gerçekliğinde ise büyük bir devletin varlığına tanık oluyordunuz aslında. Ha keza İvan Yefremov’un Andromeda Nebulası (İthaki Yayınları) isimli yapıtı da aynı durumun altını çizmekte ve bence bu savımı doğrulamaktadır. Bilimin, aynı şekilde bilimkurgu edebiyatının zenginliği, varlığı söz konusu ülkelerin gelişmişlikleri ile de paralellik taşıyan birer uygarlık göstergeleridir kanımca. Ha keza fantastik edebiyat da bunun içine katılabilir.
Günümüz Türkiye’sinde ise ne yazık ki bilimkurgu edebiyatı istenilen ölçülerde çeşitliliğe ve yaygınlığa sahip değil. Ancak bu durum, yine de ülkemizde son derece yetkin eserlerin verilmediği anlamına gelmiyor. Zira her ne kadar ülke genelinde bilim politikaları desteklenmiyor, ütopya kavramı öteleniyor olsa da bireysel anlamda oldukça zeki, hayal gücü yüksek ve alanında nitelikli isimler varlık göstermeye, eserler üretmeye, bilim yapmaya devam ediyorlar. Kuşkusuz bunda, ülkenin seküler miras ve geleneğinin yadsınamaz katkısı var.
Bilimkurgu türündeki ve benzeri eserler, insanların bilimsel düşünüş eğilimlerini ve ilgisini artırdığı gibi hayal gücünü zorlayarak, gelecek tasarımları noktasında uygarlığımızın gelişimi adına ön açıcı da olabiliyorlar. Konunun, uygarlık yarışı dışında bireysel anlamda da oldukça önemli etkileri var. Son derece gergin bir ülkede yaşıyoruz her birimiz. Sıradan bir seçimin bile korku filmlerini aratmadığı, Orta Çağ aklının yeniden rol kapmaya çalıştığı bir yerden söz ediyorum. Böyle bir ortamda insanların ne sinirlerini sağlam tutması ne de hayattan zevk alması mümkün olabiliyor elbette. Yetmişlik bir rakının dahi 150 TL gibi bir rakama ulaştığı ülkede, huzur ve mutluluk kalır mı ayrıca! Sadece çay-kahve içerek yürümüyor bu hayat. Herkes, salt bunlarla mutlu olmuyor. Bakın, görüyorsunuz işte bilimkurgu, ütopya derken laf ister istemez nerelere geliyor. Herhangi bir sağlıklı ülkede, herhangi bir yazar, konuyu bilimden alıp bu noktaya getirir mi? Buna ihtiyaç hisseder mi? Elbette hissetmez ve aynı yazıda bir şişe rakının fiyatıyla Mühendis Menni buluşmaz. Aleksandr Bogdanov beni bağışlasın! Lafı uzattım ama birbiriyle örtüşen konular bunlar. Bu zamanda, yerde, aklınızı koruyabilmeniz, sığ, saçma sapan meselelerle gününüzü, beyninizi çürütmemeniz ve de çocuklarınızın ufkunu açabilmeniz için bilimkurguya fena halde ihtiyacınız var demek istiyorum.
Kendimi, güncel politik tartışmalardan uzak tutmaya her gayret ettiğimde bir o kadar, o tartışmaların ortasında bulmak gibi meşhur bir özelliğim vardır. Hâlbuki zerre kadar önemsemediğim, anlamsız bulduğum, uyduruk, yüzeysel o kadar çok kişi ve politik tutum var ki. Sahiden ciddiye almıyorum. Klişeleri arka arkaya sıralayarak ne yaptıklarını, neden yaptıklarını kendilerinin dahi bilmediği insanlar, karşımıza geçip bizlere akıl veriyor, kahramanlık pozları takınıp kabaran kurbağa gibi şişim şişim şişiyorlar. Ne bir gelecek tasarımları, ne bir hayalleri, ne de herhangi bir vizyonları var. Günlük laf ebelikleri, sistemin verdiği sınırlılıklar içinde didişme yetenekleri, kör dövüşleri ve bolca lakırdıdan başka bir şey yok! Geleceğe ilişkin iki satır hayal kurmaya kalksalar; “Maazallah ezberlerim bozulur!” diye tir tir titriyorlar da bir yandan… Bunları gördükçe sinirlerim felç oluyor ne yalan söyleyeyim. Bu ne sığlıktır arkadaş! Diyorum her seferinde. İki hayal kur, iki heyecanlan… Yok, olmuyor. Neden olmuyor? Yukarıda söz ettiğim hayalsizlikten, bilimsizlikten, ütopyasızlıktan…
Eriği imana getirmek isteyenler ve hayal kuranlar!
Sovyetler Birliği, Çin örneklerini boşuna vermedim. Bugün, dünya ölçeğinde geriliyor dahi olsa ABD’de de bilimkurgunun geldiği yer (hala zirvedeler) hepimizin malumu. Ha keza İngiltere ve Avrupa’yı da buna ekleyelim. Gerçi İngiltere’de daha çok polisiye öne çıkıyorsa da bilimkurgu anlamında İngilizleri yadsımamak lazım. Belgeselleri ile bilim insanlarıyla ve de bilimkurgu edebiyatıyla önemli bir ülke orası da… Ki laf gelmişken söylemek isterim. Londra’da bir vesileyle meşhur London School of Economics’in kütüphanesini ziyaret ettiğimde çok katlı bu kütüphanedeki yüzlerce öğrencinin harıl harıl araştırma yaptığına tanık olmuş, büyük güçlerin neden büyük güç olduğunu orada bir kez daha anlamıştım. Benzer kalabalığı Çin’de de, ABD’de, Moskova’da da, Berlin’de de görürsünüz eminim. Okuma alışkanlığının yaygınlığı, bilimsel üretim ve ütopik tasarımlar yan yana gelişiyor, var oluyorsa o ülkelerin ilerlememesi mümkün değildir zaten. Bizde ise Papaz eriğinin imana getirildiği bilimsel (!?) araştırma kültürünü ayrıntılarıyla anlatmama gerek yoktur sanırım…
Bilim yayıncılığı bilimkurgu edebiyatını destekliyor
Ülkemizde yaşanan olumsuzlukların yanı sıra az önce de işaret ettiğim üzere hala daha süregelen seküler kültürün olumlu yansımalarının farkında olduğumu, bunu yadsımadığımı söylemiştim. Örneğin, bugün hala her ay düzenli olarak yayınlanan Bilim ve Gelecek ile Bilim ve Ütopya dergilerinin bilimsel düşünüşe yaptıkları katkıları kuşkusuz inkâr edemeyiz. Söz konusu bilimsel yayıncılığın, bilimkurgu edebiyatını da beslediğini düşünüyorum elbette. Bugün, örneğin kuantum gerçeğini siz, bu tür dergiler olmasa (şayet bu alanda çalışan bir bilim insanı değilseniz) başka nereden öğrenebilirdiniz ki? Elbette bilimkurgu yazarları da söz konusu süreli yayınlardan ve benzeri kitaplardan, internet portallarından esinlenerek yeni dosyalar hazırlıyor, yeni dünyalara doğru yelken açıyorlardır diye düşünüyorum. Bu durum, kuşkusuz beni son derece umutlandırıyor.
Gelecek kuşaklar bize bakarken
Günler gelip geçiyor, geçecek. Hayat değişiyor, gelişiyor ve geleceğe doğru evriliyor. İnsanlığı nasıl bir gelecek bekliyor acaba? Büyük olasılıkla ilerideki kuşaklar bugünkü tartışmaları son derece komik bulacaklardır. Tıpkı bizlerin, Sümerlerin, Mısırlıların tarihini yorumlayışımız gibi bakacaklardır olup bitenlere. Belki, bizlerin yapıp ettiklerine o kadar dahi kıymet vermeyeceklerdir… Büyük olasılıkla tarihin bir dönemindeki garip kırılma ve ondan sonraki büyük sıçramanın sebeplerini tartışıyor olacaklardır daha çok. Ve fakat eminim, onlar da bugünün bilimkurgu yazarlarının nasıl bu derece de ileri görüşlü olabildiklerine hayret edeceklerdir.
Sihirli küreden geleceği görenler!
Yerinizde olsam şimdi internetten sipariş verir ya da yarın sabah dışarı çıkar kitapçıma uğrayarak, bahsettiğim bu yazarlardan herhangi birisinin romanını alıp kendime bir armağan verirdim. Emin olun hiç pişman olmayacaksınız…