“Ona birkaç saniye baktım. Müzedeki tur sırasında gördüğüm kıyafet vardı üstünde; o gece otelin lobisinden geçip amcamın odasına çıkmak üzere asansöre bindiğinde üstünde olan kıyafet. Amsterdam’da Bir Sokakta Yahudi Kadın’daki kadının kıyafeti.”
Kartların kapalı tutulduğu bir oyunun içerisindeymişiz gibi. Howard Norman’ın Roza Hakmen tarafından tercüme edilen ve Ketebe Yayınları tarafından yayınlanan Müze Bekçisi isimli kitabı, bizlere böylesi bir oyunu sunuyor sanki.
Müzelerle ilgili birçok eser tasarlanmıştır ve nedeni tam olarak anlatılamasa da -belki de müzelerin o gergin ve sessiz hâllerinde insanları çağıran bir sır vardır- her zaman dikkatleri üzerine çeker. Çoğu toplumlarda müze gezileri, sık sık gerçekleştirilen veya akla gelen şeylerden değildir. Daha çok öğrencilerin ara ara götürüldüğü ve toplumların hafıza sarayları olarak bilinen müzeler, aslında birçok meşhur bankadan maddi olarak daha değerlidirler. Bu sebeple çok nadir de olsa, müze soygunlarının haberleri ile karşılaşılır.
Bazı insanlar, özellikle de müze gezilerine meftun olan kimseler, sanat eserlerinin gizemleri ile içli dışlıdırlar. Misal çoğu kimse de Mona Lisa’yı müzedeki konumunda görmemiş olsa bile, tablo hakkında birçok efsaneye yahut bilgilere dikkatle odaklanır. Mona Lisa gibi bu odaklanmaların yansıdığı birçok sanat eseri mevcut tabii. Fakat yazar Norman hikâyesinin çerçevesini oluşturan tabloyu bir uyarlama olarak sunuyor okurlarına. Gerçekte, Max Liebermann isimli ressamın 1908 tarihli ‘Amsterdam’da Yahudi Sokağı’ isimli eseri, Norman’ın kitabında Joop Heijman’ın resimlediği ‘Amsterdam’da Bir Sokakta Yahudi Kadın’ şeklinde çıkıyor ortaya.
Romanın henüz başlarında, okurun merak duygusunu arttıran şu bilgi ise, oldukça dikkat çekici bulunabilir. Müzenin en değerli eserlerinden olan tablonun, o müzenin bekçisi tarafından çalınması… Üstelik bütün o süreci bekçinin ağzından dinlememiz…
İkinci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’nın yaşadığı sürece bağlı olarak ilerleyen hikâyesiyle Müze Bekçisi, okuru ters köşeye baktırmaktan da geri durmuyor. Durgun bir aşk macerasının baş karakteri bekçinin, bir tablonun içerisindeki bir kadına bağlanması ve o kadını sahiplenme arzusuyla bir hırsızlık girişimini planlaması, okurun tahmin etmeyeceği bir noktada sonlanıyor. Elbette bu nokta romanın aksiyon seyrini ne kadar yüksekte tutuyor, bu tartışılabilir.
Romanın ana olaylarının Kanada’da geçmesi ve İkinci Dünya Savaşı’nın Kanada’daki etkisinin, romanda anlatıldığı kadar olup olmadığı ise ayrı olarak okurlar tarafından araştırılıp, değerlendirilecek bir nokta.
Müze Bekçisi için en dikkat çekici noktalardan biri ise, yazar Howard Norman’ın yüksek lisans tezi olabilir. Zira tezin ismi bile, Müze Bekçisi’nin ana hatlarının ne gibi bir zihin çabası ile döşendiğini gösteriyor. Yazar Norman’ın yüksek lisans tezinin ismi: Dünyadaki Halk Masallarında Ölümcül Karşılıksız Aşk Olayları.