YİĞİT KERİM ARSLAN: “AYRILIK ŞARKISI, MUTLULUK ŞARKISINDAN GÜZELDİR.”
Üzeyir Karahasanoğlu: 2019’da yayımlanan, Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü’ne değer görülen Kirpik Bilgisi’nin ardından dört yıl sonra Bana Hevesli ile şiir okurunun karşısındasın. Daha sakin, daha durulmuş, daha olgun bir şairin sesini duyduğumu düşünüyorum. Değişti mi şiirin?
Üzeyir Karahasanoğlu: Gerek önceki kitabında gerekse Bana Hevesli’de çok sayıda sanatçıya, tarihi olaya, hatta kutsal kitaplara gönderme yaptığını, şiiri oralardan çıkardığını gördüm. Ne var ki senin okurunun bu arka planı bilmeden dizelerini idrak etmesi mümkün değil. Tercih ettiğin bu kültürlü şiirin günümüz okuruna “zor şiir” geleceğini seziyorum. Ne dersin?
Yiğit Kerim Arslan:Aslında her şiir, günümüz şartlarında “zor şiir”dir. Kolay şiir olacağını düşünmüyorum. Şu an en sade şiiri bile algılayamayan insanlar var. Bunun sebebi eğitim sistemi. Bunu bir gün aşabiliriz umarım, ki aşsak bile, ben şiirin bir çırpıda tüm kaynakları anlaşılabilecek şekilde yazılmasına ve okunmasına karşıyım. Her zaman biraz gizem olmalı.
Üzeyir Karahasanoğlu: Önceki sorudan hareketle şunu da sormak istiyorum: “1980’den sonra yazılan kültür şiiri var bunu ben de sürdürüyorum,” demiştin. Biraz açıklar mısın?
Yiğit Kerim Arslan: 80’deki şairlerin birçoğu böyle düşünüyor: Tuğrul Tanyol, W. B. Bayrıl, Gülseli İnal… İyi şiiri ve iyi dizeyi kabul eden, başka herhangi bir kıstası olmayan bir şiir… Bu şiir, divan şiirinden İkinci Yeni’ye uzanan bir şiir olarak kabul gördü 80’lerde. Ben de bunu devam ettirdiğimi düşünüyorum 90’lar ve 2000’lerdeki iyi şairlerden kazanımlar elde ederek. Mesela Nilay Özer. Felsefe, tarih vbg. bir sürü farklı disiplinle ilişkilenen, şiire yakışabilecek ne varsa kapsayan ve büyük bir birikimle kurulan şiirdir bence kültür şiiri.
Üzeyir Karahasanoğlu: Önceki bir söyleşimizde “Bir yöntemim var, buna çemberin dışından bakmak diyorum,” demiştin. Yine benzer bir bakışın var gibi şiire. Sanırım Yiğit Kerim Arslan hayata da böyle bakıyor. Yanılıyor muyum?
Üzeyir Karahasanoğlu: Peki, şiir nasıl geliyor sana? Birdenbire mi, çalışarak mı? Nasıl doğup nasıl büyütüyorsun?
Yiğit Kerim Arslan: Birdenbire geldiği zamanlar bir kenara yazıp sonrasında çalışıyorum. Yazdığım ilk hâliyle, son hâli arasında büyük bir fark oluyor.
Üzeyir Karahasanoğlu: Şiirinin matematikle olan ilişkisi için ne söylersin?
Yiğit Kerim Arslan: Şiirin mimari ve matematikle ilişkisi vardır elbette. Sonuçta bu bir sanat eseri. Tabii dört işlem matematiğiyle şiir yazılmaz ya da şiirde integral yoktur. Ancak şiirin yavaş yavaş işlenişinde, duygusal bir demleniş kadar, teknik hesaplar da vardır. Bu teknik hesapları, şiirin büyüsünü bozmayacak, onu daha da güzel kılacak şekilde yaparsak iyi bir şair oluyoruz bana kalırsa. Her şairin söyleyişi onun imzası çünkü, bahsettiği konular değil.
Üzeyir Karahasanoğlu: İkinci kitabını yayımlamış, iki ciddi ödül kazanmış ama hâlâ gencecik bir şair olarak karşımızdasın. Gelgelelim bu şair, iki kitabında da ölüm temasını sıklıkla işlerken mütemadiyen karanlık bir iklimden sesleniyor. Neden böyle? Neden bunca mutsuzluk, eksiklik hâli?
Yiğit Kerim Arslan: Karanlık, mutsuzluk hem hissettiğim duygular hem de şiiri güzelleştiren şeyler… Bir ayrılık şarkısı her zaman mutluluk şarkısından güzeldir. “Kara haber tez duyulur” derler, sanat eserleri için de geçerli bu. Eksiklik hâline gelirsek, daha önce söylediğim gibi, çemberin dışında olmakla ilişkili. Gençken mutsuzluk da mutluluk gibi daha yoğun yaşanıyor ayrıca. Belki bunun da etkisi vardır. Yine de ben ilerleyen yıllarda da bu şiiri devam ettireceğimi düşünüyorum.
Üzeyir Karahasanoğlu: Bana Hevesli’nin yolu aydınlık olsun! Yepyeni kitaplarını okumak için şimdiden sabırsızlanıyorum.