Geçtiğimiz Perşembe (10.10.24) Erzurum Devlet Tiyatrosu ekibince sahnelenen Dokuz Beş Müzikali’nin prömiyerindeydim. Patricia Resnick’e ait -1980 senesinde 9’dan 5’e adıyla yayınlanan filmin sahneye uyarlanmasından müteşekkil- iki perdelik bu piyes, 1970’ler Amerika’sındaki çalışma hayatının zamanın baskısı altındaki kasvetli ve kaotik havasını son derece detaylı bir şekilde tasvir eder. Vaka her ne kadar Amerika’da geçse de konu, evrensel anlamda modern toplumun trajik yazgısını sunar.
Sanayi Devrimi ve kentleşme, insanları kapitalist sermayenin hızla dönen çarklarının küçük birer dişlisi hâline dönüştürürken; bireyi, tüketen, fakat beraberinde ‘zaman’ denen öğütücü tarafından tüketilen bir varlık konumuna sürükler. Buna paralel bir şekilde oyunun henüz başlarında zaman, “Bizle beslenen, bizim de durmadan peşinde koştuğumuz (bir) avcı” olarak nitelendirilir.
Olay örgüsüne bakıldığında bu piyeste; bir gökdelenin 21. katında -iş hayatında kutsal kabul edilen- 09.00-17.00 mesai saatleri arasında, kendi tabiriyle “seksist, egoist, manyak!” bir erkek yöneticinin (Franklin Hart) denetiminde çalışan çoğunluğu kadın bir işçi grubunun rutin iş hayatı hikâye edilir. Herkesin ast-üst ilişkisi bağlamında birbirine boyun eğdiği ve birbirini ezdiği bu ofiste, zamanın gözü olarak görebileceğimiz saat, çalışanlar üzerinde panoptik bir baskı da oluşturur. Nitekim herkesin buyruk aldığı ve hesap verdiği bir üstü bulunmaktadır. Hart’ın, dürtüleriyle son derece laubalileştirdiği bu iş ortamında kadınlar birtakım taciz ve mobing eylemlerine maruz kalırlar.
Oyunun çoğu sahnesinde mizah aralıksız olarak sürerken, verilen mesajlar ağırlıklı olarak toplumsal cinsiyet normları üzerine olur. Dişi olarak doğan kadın, kadınlığı toplum içinde öğrenir; ona dayatılan algı çemberi içerisinde potansiyelini çoğu zaman gerçekleştiremez; Tanpınar diliyle söyleyecek olursam, “ebadına erişemez”… Oysa bu piyeste görüldüğü üzere imkân verildiğinde erkek işi olarak görülen çoğu pozisyon ve eylem, kadınlar tarafından en az erkekler kadar, bazen onlardan da iyi bir şekilde gerçekleştirilir. Nitekim oyundaki şirkette de üç kadın (Violet, Judy ve Doralee), Hart’ı saf dışı bırakıp yönetimi ele aldıklarında çorak bir araziyi kısa bir zamanda gül bahçesine çevirirler. Onlar zekâlarının parlaklığıyla erkek egemen düzeni tersine çevirirken, meselenin kadın ya da erkek olmakta değil ‘insan’ olabilmekte olduğuna dikkat çekerler…
Türkçeye Yağmur Topçu’nun tercüme ettiği, Volkan M. Sarıöz’ün yönettiği Dokuz Beş Müzikali’nin turne takvimini takip etmenizi içtenlikle öneririm…