“Bir çağ edebiyatının en ilginç, gerçekten ölmez tiplerinden biridir Murtaza”(1)
Orhan Kemal , çocukluğumun yazarlarından biri. Orhan Kemal’le sekiz yaşımdayken ablamların kitapları arasındaki “Ekmek Kavgası” adlı hikaye kitabıyla tanışmıştım. Kitapta beni en çok “Köpek Yavrusu” adli hikâye etkilemiş ve bir köpek yavrusunun başına gelenlerle anlatılan hayatın sert gerçeklerini kabullenmekte zorlanmıştım, hikâyenin etkisinden uzunca bir süre kurtulamamıştım.
Sanat anlayışını “Ben tanıdığım insanları yazdım.” sözüyle ifade eden Orhan Kemal, Adana’da bir banka şubesinde gözlemlediği bekçiden esinlenerek Murtaza adlı romanını yazmıştır .
Daha önce yazarın Ekmek Kavgası, Bereketli Topraklar Üzerinde ve Eskici ve Oğulları adlı eserlerini okumuştum. Yazarın “Murtaza” adlı eseri de en az okuduğum diğer eserleri kadar çarpıcı ve bizi anlatan bir roman. Bu kitap, Orhan Kemal’in arkadaşlarının da önerileriyle uzun hikâyeden romana çevrilmiş. Eser öyküden romana çevrilmesinden kaynaklı olduğunu düşündüğüm teknik kusurlar barındırıyor. Orhan Kemal’in romanda tekrara düştüğü bölümler de var ama bu bölümler metnin zevkle okunmasına engel olmuyor.
Orhan Kemal, “Murtaza ” adlı eserinde , Yunanistan’ın Alasonya kasabasından olan ve 1925’lerden sonraki mübadelede yirmi yaşındayken annesi, erkek kardeşiyle Türkiye’ye göç eden, Çukurova ‘da on dönümlük bir tarlanın kıyısına yerleşip tarlayı kardeşiyle birlikte ekip biçmeye başlayan, bu arada tavuk da besleyen Murtaza’nın Çukurova’da başından geçenleri anlatır.
Murtaza, her fırsatta övünerek kahramanlığından söz ettiği, Balkan harbinde mübarek kanını vatan topraklarına dökmüş Şehit Hasan Dayı’ sının yolundan gidebilmek adına üniforma giyebileceği bir iş bulma isteğiyle kıvranırken, kendisini memleketten tanıyan, seven, daha çok da takdir eder görünerek alttan alta Murtaza’yla dalga geçen babacan bir komiserin yardımıyla bekçi olur. Roman da da yazar, ağırlıklı olarak Murtaza’nın bekçilik yaptığı dönemleri anlatır.
“Bilinçten yoksun, bürokrat kafalı bu emir kulu; oğluna göre varlığından utanılan bir ‘soytarı’, bir ‘moruk’tur. Akile Hala’ya göre Murtaza’nın, anısıyla övündüğü dayısı Kolağası Hasan Bey,’ Kakavan Hasan diye bilinir. Ona özendiği için Murtaza da kakavanın(budala)biridir. Kızı Firdevs’e göre ‘huylu bir baba’, karısına göre ise boş, karanlık bir şöhretin ardından koşan bir ‘budala’ dır. (2)
Tanıdık komiserin desteğiyle bekçi olan Murtaza idealistliği, görev aşkı, disiplini ve kraldan çok kralcı oluşuyla mahalleliyi canından bezdirir. Murtaza’nın düzen, disiplin ve asayiş merakından ve görev aşkından mahallenin kedileri bile nasibini alır. Mahallede yasayan ve Bekçi Murtaza’nın görevini abartılı oranda aşkla ve disiplinle yapması nedeniyle ahlaksızlık edemeyen, çıkarları zedelenen kanunsuz, ahlaksız tipler, fırsatçılar Murtaza’yı şikayet etmenin ve görevinden aldırmanın yollarını aramaya başlarlar. Mahallelinin yardımına mahalle karakolunun komiseri yetişir. Mahalle karakolunun komiseri bir sohbet sırasında Murtaza’yı fabrikasına güvenilir bir kontrol memuru arayan, bir çırçır fabrikasının fen işleri müdürüne önerir. Fen isleri müdürü komiseri aracılığıyla bekçilikten istifa eden Murtaza’yı çırçır fabrikasına Nuh adli kontrol memurunun yanında ikinci kontrol memuru olarak alır. Murtaza fabrikada da idealist, disiplinli, vatanperver şekilde çalışır ve fabrikayı kendince düzene sokmaya çalışır ama mahallede bekçiyken mahallelinin tepkisiyle karşılaştığı gibi fabrikada da işçilerin ve memurların tepkisiyle karşılaşır. İsler iyice karışmaya, Murtaza’nın hem kendi hayati hem de ailesinin hayati daha da zorlaşmaya başlar.
Romandaki anlatıcının da zaman zaman ifade ettiği gibi, Murtaza bir modern zaman Don Kişot’udur ve yozlaşmış bir toplumda idealleri uğruna akıntıya karşı kürek çekmeye çalışan bir tiptir. Olaylar karşısında yaklaşımları hiç değişmeyen, bildiği doğrulardan ne pahasına olursa olsun şaşmayan, sürekli kafasının dikine giden, doğruculuğu ve idealistliği kimi zaman takdir alan kimi zaman tepki çeken düz mantık Murtaza bu yönüyle devlet bürokrasisinin vücut bulmuş halidir.
Romanda fen müdürü ile emniyet müdürü arasında şöyle bir diyalog geçer:
“Deli bu be…Ha?
“Belki tam deli değil. Şu hani bir şövalye vardı…İspanyol.”
“ Evet, Don Kişot.”
“Don Kişot’a benziyor.Mahalleli şikayette haklı.” (2)
“Peki, kendi zavallılığıyla eriyip tükenen Murtaza’nın sevimliliği yalnızca Don Quijote’ce davranmasından mı ileri geliyor? Bu, ona ancak bir dıştan bakış olabilir. Gerçek neden, Orhan Kemal’in, Murtaza tipinde, Karagöz’den Ortaoyunu’na kahve ağzından kabadayı diline, yarattığı tipi Türk esprisiyle yaşatmış olmasıdır. Orhan Kemal konuşma dilinin geniş olanaklarını kullanırken Türkçe düşünüp duymanın da başarılı bir örneğini vermiştir…”
Romanın genelinde ve özellikle son bölümünde ülkemizin çok partili hayata geçerken yaşadığı sancılar ve toplumsal çalkantılarla Cumhuriyet Halk Partisi ve Serbest Fırka arasındaki çekişme de yazar Orhan Kemal tarafından Murtaza’nın yaşamı ve isçilerin, halkın yaşamları ekseninde aktarılmaya çalışılmış.
Eserlerinde işçilerin, emekçilerin, ırgatların, işsizlerin, memurların, ezilen ve sömürülen her kesimin hayatından yola çıkarak bizim insanlarımızı bize ustaca anlatan; bizi bize eserleriyle gösteren Orhan Kemal Murtaza tiplemesiyle ve yazdığı romanla, toplum yaşamımızdaki çarpıklıkların, yozlukların, anlamsızlıkların, saçmalıkların; kapitalizmin çelişkilerinin yarattığı insanlık dışı durumların parodisini gözler önüne sermiş.
“Murtaza’da, çökmekte olan bir çağın belirtilerini sezip kitlelere bildiren bir yazarın toplumsal duyarlılığını somut boyutlarıyla görebilmeliyiz.”(5)
Orhan Kemal’in güzel ve komik olduğu kadar ironik ve dramatik olduğunu düşündüğüm Murtaza adli eserini sizlerin de okumanızı tavsiye ediyorum. Murtaza’yı ve ailesini eminim sizler de seveceksiniz.
1.Yaşar Kemal, Yeni Gazete, 9 Haziran 1970
2.Adnan Binyazar; Ozanlar, Yazarlar, Kitaplar, Can Yayınları, İstanbul, 2017, s.130
3.Murtaza, Cem Yayınevi, İstanbul, 1969, s.338
- Adnan Binyazar; Ozanlar, Yazarlar, Kitaplar, Can Yayınları, İstanbul, 2017,s.131
- Adnan Binyazar; Ozanlar, Yazarlar, Kitaplar, Can Yayınları, İstanbul, 2017,s.130
Merhabalar hocam.Cürekten
Tebrik ederim Yunus Çinçin hocamı