Ferit Edgü, her kitabıyla kendini ve var olanı aşmaya çalışan, kalıplara sığmayan, yazarlık çabasını kendini ve var olanı tekrarlamama üzerine kurduğunu düşündüğüm bir yazar. Bana göre, Ferit Edgü’yü özgün kılan, farklı ve özgün olabilmeyi içselleştirmiş olması. Onun her eserinde, okuyucuyu şaşırtacak ya da okuyucunun sınırlarını zorlayacak unsurlara, anlatımlara rastlamak kaçınılmaz bir durum. Bütün doğallığıyla, hiçbir zorlamaya gerek duymadan, farklıyı ve kendine has olanı üretiyor her seferinde.
Ferit Edgü’nün tüm eserlerinde, olağanla olağanüstü çok dengeli bir şekilde bir araya geliyor ve metnin gerektirdiği kadar yer alıyor anlatılarda. Yazar, olağanın sıradanlığına ya da olağanüstünün abartılı dünyasına kapılmadan öykülerini ve metinlerini oluşturuyor.
Ferit Edgü’yü diğer pek çok yazardan ayıran başka bir özelliği de; okuyucuda, eserlerinde kendini ya da kendisiyle ilgili pek çok şey anlattığı hissi yaratıp daha sonra kurmacanın kendisine sağladığı olanakları ve alanı çok güzel kullanarak bu algıyı yarattığı belirsizliklerle dağıtması.
“Giden Bir Kedinin Ardından”, yazarın diğer eserlerine göre daha parçalı bir yapı sergilese de genel olarak öykü ağırlıklı bir kitap. Eser, ”Barok Öyküler, Öteyaka, Onları Tanıyordum, Garip Hayvan ve İnsan Öyküleri, Urfalı Mateos’un Yazgısı, Giden Bir Kedinin Ardından” başlıklı bölümlerden oluşuyor.
“Barok Öyküler” başlıklı bölümde, okunduğunda yazarın yaratıcılığını, özgünlüğünü ve öyküsünü yazdığı konuları nasıl ustaca ele aldığını çok net bir şekilde yansıtan öyküler yer alıyor. Ferit Edgü, öykülerini bir felsefeci edasıyla kurguluyor. Öykü kahramanlarından her biri, birer filozof edasıyla pek çok anlama gelebilecek ifadelerle anlatıyorlar dertlerini. Ferit Edgü’nün “Barok Öyküler “ başlıklı bölümdeki öyküleri, sanat metinlerinin çok anlamlılığını fazlasıyla aşarak okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya yöneltiyor. Her öyküde hem pek çok şeyi sorguluyor hem de özgün bir sonla biten öykülerin sonunda şaşırıyorsunuz. Her biri birbirinden ilginç, ilginç ve beklenmedik sonlarıyla okuyucuyu her seferinde şaşırtan on altı öyküye yer vermiş yazar.
“Öteyaka” adlı ikinci bölüm, ölmüş arkadaşlarıyla iletişim kuran yazarın ölmüş arkadaşlarından aldığı mesajlar ya da rüyasında gördüğü arkadaşlarıyla yaşadıklarının anlatıldığı metinlerden oluşuyor. Bu bölümde yazar ölmüş arkadaşlarıyla, ölümle, öteki dünyayla ilgili birtakım düşüncelerini, yaşantılarını hem mizahi hem ironik hem de buruk bir tarzda dile getiriyor. Bu bölümdeki metinler, hem ölen arkadaşlara duyulan özlemi hem de bahsi geçen yazar ve şairlerin geçmişte Ada Yayınevinin sahibi olan Ferit Edgü’nün hayatındaki yerleri ve önemlerine ilişkin bazı ipuçları veriyor okuyucuya.
Yazarın kitabın ,” Öteyaka” başlıklı bölümünde yer alan” Dostum Orhan Duru’dan Öteyaka Mesajları, İmza Günü, Ölmeden Önce, Tersinden Algı, Karanlık” başlıklı metinlerde iletişim içinde olduğunu belirttiği ölmüş yazar arkadaşlarından biri Orhan Duru. Yazarın rüyasında gördüğünü belirttiği ve kendilerinden bahsettiği diğer kişiler: Cemal Süreya, Behçet Necatigil, Güzin Dino, Abidin Dino, Melih Cevdet Anday.
“Onları Tanıyordum” başlıklı üçüncü bölümde Ferit Edgü,”Baba, Ressam Dayı, Anı, Onları Tanıyordum, Yalnız Adam, Yüz Yüze, Kitapsız Bir Kitaplıkta Konuşma, Korku, Dostoyevski’nin Oğlu Osman(Gerçek bir düş)” başlıklı metinlere yer veriyor. Yazar, bu metinlerde, hayatında önemli yeri olan insanları ve bu insanlara ilişkin anılarını edebi metin tadında, ustaca anlatmış. Bu metinleri okurken, yazarın geçmiş yaşantıları ve kendisini etkilemiş insanları ve olayları öğreniyoruz.
“Garip Hayvan ve İnsan Öyküleri” başlıklı dördüncü bölümde,” Hani Balığı, Kırmızı Şapkalı Kız, Karga İle Tilkinin Gerçek Öyküsü” başlıklı metinler yer alıyor. Bu metinlerde insanlara ve hayvanlara ilişkin öyküler yer alıyor. ”Kırmızı Şapkalı Kız ve Karga İle Tilkinin Gerçek Öyküsü” başlıklı metinlerde hayvan masalları yazar tarafından yeniden oluşturuluyor ve günümüz yaşantısına uygun hale getiriliyor. ”Kırmızı Şapkalı Kız “ başlıklı metinin başındaki “Tomris’in anısına” ifadesiyle yazar metni Tomris Uyar’a ithaf ediyor.
“Urfalı Mateos’un Yazgısı” başlıklı beşinci bölümde, ”Urfalı Mateos “ adlı bir tarih yazıcısının yazdığı “Vekayi- Name” adlı eserin yazarı yaşarken ve yazarı öldükten sonra geçirdiği süreçler üzerine anlatıcının görüş ve düşüncelerine yer verilmiş. Bu metinde tarih, tarih yazıcılığı, tarih yazanların yaşadıkları durumlar irdelenmiş.
Kitabın “Giden Bir Kedinin Ardından” başlıklı altıncı ve son bölümünde; yazar, kedi sevmediği halde biraz da mecburiyetten, yavruyken sahiplendiği ve daha sonra “Moşe “ adını verdiği kedisiyle arasında oluşan bağı, Moşe’nin doğumundan ölümüne kadar geçen süre içinde yaşamındaki yerini, hayvanlarla ilgili düşüncelerini samimiyetle dile getiriyor. Kitaba da adını veren metinde, kedi sevmeyen yazar “Moşe” sayesinde nasıl bir kedi severe dönüştüğünü, yer yer mizahi yer yer hüzünlü bir dille anlatıyor.
Kitabın arka kapağındaki kitapla ilgili tanıtım yazısında da belirtildiği gibi,” Bu kitapta anılar var. Öyküler var. Denemeler var. Eski Günler, yeni geceler var. İnsanlar var. Hayvanlar var. Hayvana dönüşmüş insanlar var. Doğu var. Batı var. Kısacası ölüm ve yaşam var.”
Ferit Edgü’nün her kitabında olduğu gibi, birbirinden ilginç ve keyifli, özgün metinlerin yer aldığı bu güzel kitabını okumanızı tavsiye ederim.