Kimi zaman, hepimiz, rutin şekilde sürüp giden hayatımızda köklü değişiklikler yapmak, her şeyi bir kenara bırakıp uzunca bir süredir gerçekleştirmek istediğimiz hayallerimizin peşinden gitmek isteriz. Ama bunları yapabilmek için, konfor alanımızdan çıkıp kurulu düzenimizi terk etmemiz, şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlardan vazgeçerek bir bilinmeze yelken açma cesareti gösterebilmemiz gerekir.
Ayfer Tunç, romanlarının genelinde yaptığı gibi, bu romanında da bireyden topluma; yerelden evrensele farklı insanlık hallerini, komşularınca “Kuru Kız” diye adlandırılan kahramanının gözünden anlatmış.Yazar; annesi, babası ve erkek kardeşiyle, gecekondudan bozma bir evde yaşayan Kuru Kız özelinde, hepimizin içinde az ya da çok var olan – çoğu zaman da hayallerimizi süsleyen- her şeyi geride bırakıp hayallerimizin peşinden gitme isteğinin nasıl gerçekleştirilebileceğine dair bir yol haritası da çizmiş bizlere.
Roman, Kuru Kız’ın dünyanın sonundaki Arjantin’in Tierra Del Figo-Ateş Toprakları- eyaletinin baş kenti Ushuaia’ya gidişinden sonrasıyla başlayıp dünyanın sonuna gitmeden önceki yaşantısının anlatıldığı bölümle devam ediyor. Ayfer Tunç, romanında da açıkladığı palindromu-bir cümlenin tersten okunduğunda da aynı olması durumu- tam olmasa da romanına uyarlamış. Nihayetinde, roman bittiği yerden başladığına göre, romanda bir palindromdan ve döngüsellikten söz edilebilir.
Anlattıklarını ayrıntılandırıp merak gidermek yerine, okurun romandaki boşlukları zihninde tamamlamasını tercih etmiş yazar. Kuru Kız’ın gözünden anlatılanlar, ülkemizdeki ve dünyadaki her kadının başına gelebilecek, her gün yaşanan şeyler olsa da Kuru Kız’ın yaşadıklarından edindiği tecrübeler ve hayata dair çıkarımları, romanı daha etkili ve okunası kılıyor.
Romanın her kısa bölümünün başlığı, bize o bölümde anlatılacaklara dair ipuçları veriyor ama bu durum romanda anlatılanları açık etmiyor. Kuru Kız, ezber bozan bir karakter olduğu için, romanda anlatılan olaylar yerleşik kanıları ters yüz ederek gelişiyor.
Kuru Kız’ ın hayallerini gerçekleştirebilmesi için gerekli koşullar hayatın olağan akışı içinde olgunlaşırken, Kuru Kız’ın hayatının kritik noktalarında aldığı kararlar da sürece katkı sunuyor. Güçlü ve ne istediğini bilen kadınların pek hoş karşılanmadığı erkek egemen bir toplumda yaşayan, bu gerçeği hayatının her anında, yaşayarak öğrenen Kuru Kız, hayallerine kavuşabilmek için koşullar olgunlaşıncaya kadar salağa yatmak zorunda bırakılıyor. Romandaki kadınların çoğu-arada istisnalar da olmak üzere.- bilerek ya da bilmeyerek erkek egemen anlayışın değirmenine su taşıyan tipler.
“…Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi. İçli dışlı olunca insanlar hayatını elinden alıyorlardı. O zamandan beri uzak durmaya çalışıyordu insanlardan…” (s.70)
“Dünya Ağrısı” adlı romanında, taşrayı bir erkek kahramanın gözünden anlatan Ayfer Tunç, bu romanıyla taşrada yaşayan Kuru Kız’ın gözünden, toplumumuzu olumlu olumsuz tüm yönleriyle gözler önüne seriyor. Stendhal’ın “Roman, yol boyunca gezdirilen aynadır.” sözünü de çağrıştıracak biçimde, taşrada yaşayan insanlar özelinde, toplumumuza, Kuru Kızın roman boyunca elinde gezdirdiği bir ayna tutuyor Ayfer Tunç.Yazarın tuttuğu aynada, kendimizle ve toplumumuzla bir kez daha yüzleşiyoruz.
“…Herkes ne çok yalan söylüyordu. Sürekli yalan söylüyorlardı. Karılarına, kocalarına, akrabalarına, komşularına, patronlarına, çalışanlarına. Yakalandıkları zaman da utanmıyorlar, inkâr ediyorlar ya da yeni bir yalan söylüyorlardı…” (s.65)
Ayfer Tunç; romanında, ülkemizdeki pek çok çelişkiye yer verirken, cep telefonunun ve internetin taşrada yaşayan insanların hayatında yarattığı büyük değişimleri ve bu insanlara sağladığı imkânları da dile getiriyor. Romanında, Hulki Aktunç’un ” Argo Sözlüğü” ve “Gidenler Dönmeyenler” adlı eserlerinden bahsederek, usta yazara bir selam göndermeyi de ihmal etmiyor Ayfer Tunç.
“…Ama hayat böyle bir şeydi, başına gelen, kuramadığın, yapamadığın…” (s.123)
Yazar; bugüne kadar bize kabul ettirilmeye çalışılan” hayatın başımıza gelen, kuramadığımız, yapamadığımız bir şey olduğu” düşüncesinden sıyrılabileceğimizi, sıyrılmamız gerektiğini anlayabilmemiz için Kuru Kız gibi cesur bir rehber sunuyor bizlere. Ayfer Tunç, romanıyla, bireysel ve toplumsal anlamda yeni ve farklı bir yaşamın nasıl mümkün kılınabileceğini sezdiriyor.
“…Acelesi vardı. Kırk yaşında dünyanın sonuna gitmek istiyordu.
Hayatını bir de tersten yaşamak istiyordu.
Kuzey Yarımküre yerine Güney Yarımküre’ de, kışın yaz yazın kış olduğu bir ülkede, içinin ağlamadığı, içinin güldüğü bir hayatı yaşamak.
Bir süre için bile olsa.
Mümkünse.
Değilse de sorun değildi. Kırk yaşına dünyanın sonunda girsin yeter, sonra ölse de olur…” (s.215)
Ayfer Tunç’un her sayfası hem edebi hem düşünsel anlamda dolu dolu olan; okuru, var oluşunu, dünyadaki yerini, insanlığını sorgulamaya, hayatındaki pek çok şeyi düşünmeye sevk eden son romanını okumanızı tavsiye ederim.
Ayfer Tunç, Kuru Kız, Can Yayınları, Nisan 2023, İstanbul