Toplumumuzda, şairlere ve eserlerine değer verme ve şairleri gerçek anlamda sahiplenme bilinci filizlenmeye başlamış olsa da şairlerin ve eserlerinin hak ettikleri değeri görmedikleri kanısındayım. Köklü bir şiir geçmişi olan ve pek çok değerli şair yetiştirmiş toplumumuzun şairlere ve şiire gereken ilgiyi gerçek anlamda gösterecekleri günlerin yakın olması umudunu canlı tutup şairlerin eserleri ve hayatları ile ilgili incelemelerle avunuyoruz.
küçük İskender gibi çok yönlü, üretken ve farklı alanlarda yetkin çalışmalara imza atmış bir sanatçıyı tüm yönleriyle anlatmak oldukça zor. Yazımda, on maddede küçük İskender’in farklı yönlerine değinmeye çalışacağım.
1-küçük İskender, şairliğini kendini diğer insanlardan ayrıştırma ve farklı kılma nedeni olarak görmeyip yaşamının olağan bir parçası olarak yaşamış bir şairdir. Bir sanatçı olarak kendini her ortamda, her fırsatta teşhir etmek yerine mahremiyetini önemsemiş ve korumaya çalışmış, bunu yaparken de fildişi kulesine hapsolan sanatçılar gibi bir köşeye çekilip kendini hayattan insanlardan yalıtmamış, insanlara tepeden bakmamıştır küçük İskender.
2-küçük İskender, gerek Varlık dergisindeki “Rimbaud Akademisi” köşesinde gerek başka platformlarda, genç şairlerin şiirlerini değerlendirip yetenekli ve gelecek vadeden şairleri destekleyip şiir dünyamıza kazandırmak için samimi bir çaba içinde olmuş, şiirimize yeni sesler kazandırmış bir şairdir. Bunu yaparken oldukça titizdir küçük İskender, kimseye bilgiçlik taslamaz ve kimseyi küçümsemez. Aziz Nesin’in “Türkiye’de her dört kişiden beşi şairdir.” sözünü doğrularcasına, kendileri çabalamak yerine şairden yayınlatmak istedikleri dosyaları için destek isteyenlere yetişmeye çalışmış biridir, her ne kadar bu oyunun içinde yer almak istemese de küçük İskender.
3- Yeraltı edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olarak görülen küçük İskender, tıp fakültesindeki eğitimini son senesinde sonlandırmış ve sosyoloji eğitimini yarım bırakmıştır.
4- Şair, hayatını yazdıkları ve ürettikleriyle kazanır. Yeraltı edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olmasının hakkını verircesine, ironik bir şekilde, bodrum katlarında oturup hamam böcekleriyle mücadele eder hayatı boyunca. Şair, ülkesinde muhalif ve aykırı sanatçıların zengin olup iyi bir hayat süremeyeceklerini çok iyi bilmektedir ama bütün bunlar onun umurunda değildir. O, her zamanki inceliği ve hassasiyetiyle, onurlu ve gururlu duruşuyla kimseye yük olmadan yaşayıp göçmek ister bu dünyadan.
5- Yakalandığı hastalık nedeniyle ölme ihtimalini de düşünerek mezar almayı dert edinir kendine küçük İskender. Mezarı olmasını istediği için değil, kendini bildi bileli babasıyla arasının iyi olmamasından. Zaten dik gömülmek isteyen küçük İskender’in çok büyük bir mezara da ihtiyacı yoktur.
7- Hayatının her aşamasında olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan küçük İskender, anarko sosyalisttir. İlk şiirleri Mehmet Fuat’ın yönettiği Adam Sanat dergisinde yayımlanan küçük İskender, toplumcu gerçekçi olmasa da şairin toplumcu yanı yaşamında da eserlerinde de çok net görülür.
8- küçük İskender’in aşkları da kendisi gibi harbidir. Şair, günlüklerinde, geçmişte yaşadığı tutkulu aşklara, aşk yaşadığı sevgililerine de yer verir. Sevgililerine duyduğu özlemi, içinde uhde kalan aşklarını samimiyetle dile getirir ve onları yad eder.
9- küçük İskender, dostlarına ve sevdiklerine karşı oldukça vefalı ve özverilidir. Yaşamı boyunca onurlu, ilkeli duruşundan ve kişiliğinden ödün vermeyen şair, arkadaşlarının hatta evine girenlerin kişilikli olmasını da önemser.
10- Hayat dolu bir insandır küçük İskender, hayatı boyunca pek çok olumsuzluk yaşasa da, müzik dinlemeyi, film izlemeyi, doğayı, arkadaşlarıyla oyun oynamayı sever. İçindeki çocuğu korumayı başarabilmiş insanlardandır şair. İsminin önündeki “küçük” sözcüğü pek çok şey gibi bunu da hatırlatır bize. Hayatının her aşamasında kendisiyle bir hesaplaşma içinde olan küçük İskender; tanımlara sığamayacak kadar engin bir yüreği, bilinci, hayal gücü olduğundan, bu tanım yaşamı boyunca değişse de, kendiyle yüzleşip kendini tanımlamaktan geri durmaz.
“Giderayak eriyen ne ki bu ırmaklar var
Masum bir yalnızlığın yeryüzüne armağanıysalar eğer
Bu yağmur açacak mı kilitleri erken gelmesin kimse
Bu koku terk edecek mi gövdeyi geç kalmasın o her kimse
Belki uçuşan saçlara gizlenir tereddüt belki biraz intikam
Kim sırtlayacak tabutu ve
Bilinmez bir geceyle kıyaslayacak hep yanıtladığı soruyu
-Eriyen ne ki bu ırmaklar var
(…)
Eriyen ne ki bu ırmaklar var
Yeryüzünün gözleri mi doldu yoksa
Yoksa sardunyaların saltanatında
Savaş ile barıştan başka çocuğum mu var” (s.15-16)
onların efsanesi – Mayıs Giremez