Bir varmış bir yokmuş. Evvel Aygün içinde, kalbur Şemse içinde, Ez tellal iken Erkin berber iken, Fatoş Hacer’in beşiğini Fadime Nurdan sallar iken… Tam olarak bu Felgu. Masalsı, ütopik, gerçekçi, bilinçdışı…
Gülşen Funda’nın Eylül 2020 yılında Ketebe Yayınlarından çıkardığı kitap iki bölümde on iki kısa öyküden oluşuyor. Yetmiş altı sayfa olan kitabın başlangıcında yazar, şair Pablo Neruda’nın :’’Böylece yola çıktım bütün dillerden…’’ sözüyle karşılıyor okurları. İlk bölüm olan Gök’ün ilk öyküsü de Felgu. Kitap adını bu ilk öyküden alıyor. Öykünün başında yer verilen Ay’ın yıl içindeki görünüm resimleri ilk olarak Küçük Prensvari bir görüntü ortaya koyuyor. Öykünün içine girince de adların ve yerlerin hayali olması fantastiğin kraliçesi Amerikalı yazar Ursula K. Le Guin’i akla getiriyor. Kitaba adını veren öykünün başkahramanı Aygün. Kadın. Önce annesizliği, sonra babasızlığı, sonra sevgisizliği tadıyor. Bir yandan edilgen karakter olan anne eleştirilirken diğer yandan da kahraman annenin kaderini yaşıyor. ‘’Annem oldum babamı beklerken.(sf.15) Gök bölümü Felgu’dan sonra yer alan İs, Kabuk, Kıran, Taş ve Yüzü, İki öyküleriyle devam ediyor. İs öyküsü, “Adım Şemse.” (sf.17) açık, cesur, dimdik bir kadın edasıyla başlıyor. Şemse dövme yapar. Anneden kıza geçen bir iştir bu. Ancak yapamadığı tek şey hayat ağacı dövmesidir. Annesi gibi. “Annenin kaderi kızına Şemse diyordu, annenin kaderi kızına.’’(sf.21) Felgu öyküsündeki gibi anne-kız, kader motifleri bu öyküde de göze çarpar. Kabuk öyküsünde rüya motifi bir desen gibi işlenir. Taş ve Yüzü’nde ise içsel diriliş Tanrıça aracılığıyla yapılır. Yaşadığımız toprakların kadim geleneği ana yaratıcı motifi işlenir. Tasavvuf felsefesine de değinilen öyküde ‘’Kadın ölür anne olarak yeniden doğar. Oğul ölür baba olarak yeniden doğar.’’(sf.42) cümlesi üzerinde düşünülesidir. İki’de, hayatın panoraması kısa ve etkileyici bir şekilde ele alınmıştır. Orhan Veli’nin, Ben Orhan Veli şiirinin öykü versiyonu benzetmesi yapılabilir.
Her öyküde; yolda, köyde, şehirde, televizyondaki bir dizide, filmde, kafede, okulda, iş yerinde göreceğiniz yüzlerin siluetleri belirli belirsiz resmediliyor. Hem “Bu biziz, bizim ülkemiz, bizden biri.” dediğiniz hem “Burası farklı bir dünya, nereden bahsediyor yazar acaba?” diye düşünüp ikilemde kaldığınız, başından sonuna nerede, hangi zamanda olduğunuzu bilemediğiniz bir kitap Felgu. Kadın üzerine kurulu, kadının konuşulduğu, kadının dert edildiği, kadim sembol ve motiflerin kadınlar aracılığıyla sürdüğünü bir kez daha hatırlatan bir kitap. Her yerde kadının adı yoktur. Bu kitapta erkeğin adı yok. Kadınla başlayan, kadınla biten, zaman dışı, olay dışı bir akış. Görüntü ve sesin birleşimi olan sözcükleri anlamlandırma sürecinde yazar size yardımcı olmuyor. Ben malzemeyi verdim siz öykünün inşasına başlayın ben son çiviyi hafızanıza kazıyacağım, mesajını veriyor. Bu anlamda özgün yanını ortaya koyan Gülşen, şu andan ve bağlamdan kopmak isteyenler için iyi bir yol arkadaşı.