Zeynep Kahraman Füzün’ün ilk öykü kitabı Köz Yanılması İzdiham Yayınlarından çıktı. Kitaptaki öykülerin çoğu postmodern tarzda yazılmış. Bununla birlikte klasik öyküler de var, bilim kurgu ya da fantastik türüne girebilecek metinler de. Paradoks ve Kabuk gibi kimi öykülerse “büyülü gerçekçi” bir atmosferde geçiyor. Aslında yazar öykü çatısı altında çok zengin bir metin seçkisi sunmuş okura. Her şeyi çok çabuk tüketen ve kolay sıkılan günümüz insanı için bu çeşitliliği yakalamak oldukça zor.
Bu Yaz öyküsünde eşini kaybetmiş yaslı bir ihtiyarın kederi yüreğimizi burkarken birlikte geçirilmiş sevgi dolu bir ömrün hülyası sarıyor içimizi. Gidenin ardında kalan olmanın ve bununla baş edememenin ağırlığını yalın cümleler ve sade bir anlatımla tecrübe ediyoruz.
Paradoks öyküsünde bir el kreminin elden ele aktarılırken dokunduğu hayatlara ve kahramanları mutlu sona eriştirme gücüne şahit oluyoruz. Kremin kaybolmadan bir elden diğerine geçmesi hiç şaşırtıcı gelmiyor nedense, inandırmayı başarıyor kurgu.
Kabuk hakkında konuşmaktan da göstermekten de hoşlanmayacağımız yaralar hakkında sarsıcı bir öykü. Yazarın iyi bir gözlemci olduğunun da göstergesi aynı zamanda.
Takip öyküsünde daha önce rastlamadığım bir teknik uygulanmış. İlk paragraf günümüz Türkçesiyle sonraki paragraf Osmanlı Türkçesiyle yazılmış. Metnin sonuna kadar bu böyle devam ediyor. Hikayeyi anlamak için lügate bakmanız gerekebilir ama buna değer. Kendi adıma bulmaca çözmek gibiydi, çok keyif aldım diyebilirim.
Zaman ilk bakışta anlaşılması güç öykülerden biri. Yoğun iş temposu ve yetişilmesi gereken günlük telaşlarla hızla akıp giden modern hayattan bir kesit sunuyor okura. Kadının kitabına ne oldu, günlerden hangi gündü sorularıyla baş başa kalıyorsunuz sonuna geldiğinizde.
Güneş Doğmak Üzereydi öyküsü herkesin kendine dair bir şeyler bulabileceğini düşündüğüm metinlerden. Başkaları için kendinden vazgeçen ve mutsuz bir evliliği sürdürmek zorunda kalan kahramanın çaresizliğini, sıkışmışlığını, özgür olmayı ne kadar istediğini, bunun için yola çıkışını izliyoruz adım adım. Acaba başarabilecek mi ne dersiniz?
Proje kısa ve etkileyici öykülerin başında geliyor. İlk satırdan itibaren önce merhamet sonra öfke ve adalet duygusuyla doluyorsunuz ve tüm bunlar olurken mükemmel bir kahve kokusu eşlik ediyor size. Özellikle şaşırtıcı ama okuru tatmin eden finaliyle benim favorilerim arasında.
Yüzüncü Çip bilim kurgu tarzında yazılmış ve en başarılı öykülerden biriydi bence. Bu öykü burada kalmamalı, film senaryosuna dönüştürülmeli ya da roman olmalı diyorsunuz bittiğinde. Yazarın bundan sonra nereye yönelmesi gerektiği hakkında fikir veriyor böyle metinler.
Kitabın sonuna konmuş olan küçürek öyküler bana Japonlara ait bir şiir türü olan Haiku’ları hatırlattı. Dünyanın en kısa şiiri olan Haiku toplam üç satırdan oluşur ve bir duyguyu ya da bir an’ı mümkün olan en sade haliyle anlatmaya yarar. Etkileyiciliği de buradan gelir zaten. İşte küçürek öyküler de böyle; bazen tek bir cümleyle bazen de yalın bir paragrafla epey bir şey anlatma sanatı.
Kitaptaki her öykü ilk cümleden itibaren merak duygusu uyandırmayı başarıyor. Şaşırtıcı finaller ise bir sonraki öyküye davet ediyor sizi. Bu nedenle bir oturuşta kitabın tamamını okuyup bitirmeniz de mümkün, bir fincan kahveye eşlik etmesi için tadımlık bir iki öykü okumanız da. Seçim size kalmış.
Zeynep Kahraman Füzün okuru saran, sarsan, etkilemeyi bilen başarılı bir öykücü profili çiziyor ilk kitapta.