Kadınlar olarak, korkuyoruz ve bu ülkede kendimizi güvende hissetmiyoruz. Bu sadece benim düşüncem değil, çevremdeki kadınların da haykırışı. Aynı zamanda son dönemde yapılan bir ankete göre kadınların yüzde 72’si kendini güvende hissetmediğini söylemiş.
Korkuyoruz çünkü; ilişki yaşadığımız bir erkek tarafından sözlü, ve fiili şiddete uğramayacağımızın bir garantisi yok. Korkuyoruz çünkü; sokakta gezerken bir sarhoşun ya da madde bağımlısının saldırısına uğramayacağımızın garantisi yok. Korkuyoruz çünkü; bir kadın şehrin merkezinde kafası ve gövdesi paramparça edilerek öldürüldü.
Böyle bir dünyaya eşitliği getirmeye çalışmak belki de havanda su dövmeye benziyor. Ama yine de hayat uğruna mücadele etmeye değmiyor mu? Bizim sesimizin başka bir sesle birleşmesi ve kelebek etkisi yaratmayacağına olan inancımız tam.
Kadınlar olarak yalnız bırakılıyoruz, siyasiler bizimle değil, onların daha önemli sorunları var, vatan, millet, Sakarya gibi.
Yalnız bırakılıyoruz çünkü çevremizdeki erkekler bizimle değil, onların daha önemli işleri var kendi mevkilerini korumak gibi.
Buna rağmen güçlü ve umut doluyuz. Birlikte başaramayacağımız şeyler olmadığını biliyoruz.
Bizi bu hayata mahkûm eden sistem, evlerden başlıyor. Bize terbiyeli olmak, kadına yakışır davranmak öğretiliyor. Mesela nedir kadına yakışır davranış. Yüksek sesle gülmemek, erkeklerle çok samimi olmamak ve ev işleriyle ilgilenmek. Ve daha birçok şey kadına yakışan davranış. Kadına yakışan davranışları; toplum belirlemiş durumda, din belirlemiş durumda, baba, abi belirlemiş durumda.
Benden kadın gibi davranmam bekleniyor yani daha ikinci sınıf, daha düşük bir bilinç daha aşağıda bir yer. Çok göz önünde olmama razı değil patriyarka; daha kıyıda köşede olursam her şey yerli yerinde olacak.
Mücadele hayatın her alanında sürüyor. İşte, okulda, evde, sokakta, partide, cemaatte, biz hiçbir zaman bir merkez değiliz. Merkez olan bir erkeğin yanında yancıyız. Burada ben diye seslendiğim kadın, bu coğrafyada yaşayan herkes adına birinci tekil şahıs.
Sonra kadınlar korkunç cinayetlerle can verdiğinde; ya taziye mesajlarıyla doluyor ortalık, ya da faili aklama denemeleriyle. Bazı erkeklerin kendilerini temize çıkarma açıklamalarını da unutmadan ekleyelim. Google’da kısa bir arama yaptığınızda, 2024’ün 278 gününde 288 kadın öldürülmüş. Evet görüldüğü gibi her gün bir kadın cinayeti işlenmiş.
Buna razı değiliz ve hiçbir zamanda rıza göstermek istemiyoruz. Rızamızın alınmadığı hiçbir yerde de olmak istemiyoruz. Kız çocuklarına sürekli rol biçen ve bir kalıba sokmaya çalışan kişi ve her kurum karşında, inatla bir arada kalma umuduyla.
Her gün aramızdan birinin eksildiğini var sayarsak da, korkumuzun ecelimize bir faydası yok. Öğretilmiş bir çaresizlik içinde yaşamımıza devam etmek istemiyoruz. Örülen korku duvarlarını aşmak ve kendimizi gerçekleştirmek istiyoruz.
Bütün kadınlar adına söylemek isterim ki; korksak da, birer birer eksilsek de, yaşamda sizi “rahatsız” etmeye devam edeceğiz.