Biri de kısa çöpü çekmek zorundadır hep (Sf:16)
Biraz masal, biraz gerçek ama hayatın içinden ve tam manasıyla küçük şeyleri etkileyici bir üslupla anlatan Claire Keegan, Jaguar Kitap etiketiyle kitap raflarında yerini alan, Böyle Küçük Şeyler adını taşıyan uzun öykü kısa roman olarak adlandırılan eserinde küçük şeylerden yola çıkarak karakterlerin hayatını temelden değiştiren bir yol çiziyor.
1985 yılının ekim ayından bir betimlemeyle başlayan roman, kimi aileler için yoklukla geçen Noel zamanında İrlanda’da geçiyor. Romanın merkezinde kadın olmanın zorlukları, kadınların bitmek tükenmek bilmeyen ev işleri, çok fazla sayıda çocuk sahibi oldukları için psikolojik ve fiziksel olarak yıpranmaları yer alıyor. Sadece işe gidip gelen, hayatları ailelerini geçindirmek için verdikleri mücadeleden ibaret olan babaların sessizce tükenişleri ise satır aralarında ustalıkla işlenmiş.
Kadınlık sorunlarını temel alan romanda, yüzyıllardır süregelen tabuların neden olduğu sıkıntılar karakterler üzerinden ele alınıyor. İrlanda’da kürtaj yasağının kalktığı 2018 yılına kadar süregelen ve hem kadınları, hem de maddi nedenler yüzünden erkekleri yıpratan fazla çocuk sayısının neden olduğu etkiler ve babasız büyütülmek zorunda kalan çocukların ilerleyen hayatlarında yaşayacakları travmalar sadece Claire Keegan’ın değil birçok İrlandalı yazarın ele aldığı bir konudur.
Romanın erkek karakteri William Furlong –kendi çevresi tarafından Bill olarak çağrılmakta- yokluktan gelen ama varlıklı bir ailenin yanında çalışan annesi sayesinde görgü kurallarını bilerek büyümüş bir adamdır. Hayatının ilerleyen zamanlarında ise her standartlarda yaşayan birey gibi evlenir ve çocukları olur. Tüm kasabayı, kiliseyi ve manastırı tanımasını sağlayan bir iş yapmaktadır. Kasabanın kış aylarında en büyük gereksinimi olan ısınma ihtiyacını kömür deposu işleterek Furlong gidermektedir ve bu durum da Furlong’u kasabada itibarlı bir aile babası konumuna taşır. Ekonomik durumu iyi olmayanlara veresiye kömür veren Furlong, bu davranışıyla diğer esnaflardan ayrıldığı için halk tarafından daha çok sevilmektedir.
Karısı Eileen ise 5 kız çocuğunu yetiştirmekle meşgul, ekonomik olarak her şeyi idare etmeye kanalize olmuş, küçük şeylerle mutlu olan tipik bir İrlanda kadınıdır.
Sıradan bir aile gibi görünen bu ailede aslında hiçbir şey o kadar da sıradan değildir. Furlong içinde ne zaman patlayacağını kimsenin bilmediği bir silahla yaşamaktadır ve babasız büyüyen küçük Furlong’un eli hep tetiktedir.
Bazen karısı ve 5 kızıyla birlikte mutfak masasında geçirdikleri kış akşamlarında, bazen uyku öncesi yatakta karısıyla yaptıkları sohbetlerde hep bir huzursuzluk vardır.
Eksik yaşanmış çocukluk, huzursuz ruh gibi hayatının her alanını yavaş yavaş ele geçirmeye başlar. Evlilik dışı doğduğu için hep dışlanan Furlong, içindeki yarayı kapatmanın yolunu bulamadıkça yarası daha da derinleşmektedir. Bir çıkış yolu olarak hep kısa çöpü çekmek zorunda bırakılanlara, ötekilere, şanslı kesimin safra olarak gördüğü insanlara yardım etmeyi seçer ve bu onun hayata tutunma yöntemi olarak zamanla bir yaşam biçimine dönüşür.
Okuyucuya film sahnesi gibi aktarılan sahne şöyledir, çocuk yaşta birçok kadın ayakları çıplak halde soğukta çalışmaktadır ve içlerinden biri Furlong’a “Bebeğim nerde?” diye sorar.
Furlong’un hayatını değiştiren manastırda yaşadığı bu olay olur.
Sonrasını merak edenler kitabı edinerek kendilerini etkisinden kolay kolay çıkamayacakları romanın satırlarına bırakabilirler.
Çevirisini Umay Öze’nin yaptığı, 88 sayfadan oluşan roman bir solukta okunmak için edebiyatseverleri bekliyor.