Yerli edebiyat anlamında, özellikle de Anadolu’ya dair yaşanmışlıkları anlatan bir yazar denildiğinde ilk akla gelenler arasında Yaşar Kemal yer alır. Onun eserleri arasında da yine ilk dile gelecek olan 1955 yılında yayınlanan İnce Memed’dir. Ancak Yaşar Kemal’in, gerçek adıyla Kemal Sadık Gökçeli’nin ilk romanı Sarı Sıcak’tır ve 1952’de yayınlanmıştır. Dolayısıyla “İnce Memed” yazarın ikinci romanı gibi görünür. Oysa Yaşar Kemal’in ilk yazdığı roman Hüyükteki Nar Ağacı’dır. Her ne kadar ilk kez 1982 yılında tefrika olarak yayınlansa da söz konusu eseri 1951 yılında tamamladığını ve bu eserini kaybettiğini, 1966 yılında ise bulduğunu 23 Ekim 1982 tarihinde Cumhuriyet Gazetesine verdiği röportajdan anlıyoruz. İki gün sonra da bu roman Cumhuriyet Gazetesinde bölümler halinde yayımlanır.
Tekrar 1951 yılına döndüğümüzde, Yaşar Kemal’in kaleme aldığı Hüyükteki Nar Ağacı’nda iki Memed karakteri vardır. Biri Koca Memed, diğeri ince oluşunda söz edilen Memed çocuk. Romanda da “Keklikoğlunun çobanı Memed çocuk” diye bahsedilir ondan. Binboğalardan Çukurova’ya çalışmak için giden kafileye katılır Memed. Romanda “Memed çocuk incecik dal gibiydi amma, elleri ayakları inanılmayacak kadar kocamandı” şeklinde tasvir edilir. Karakterlerden biri olan Aşık Ali ise, kendileriyle beraber çalışmaya gitmek üzere gelen Memed’e “İyi ettin bunu işte, Memed. Bildim bileli sen Keklikoğlunun kapısındasın” der. Çalışmak üzere gittikleri Çukurova’ya doğru İç Doğu Toroslardan, yani Binboğa Dağlarından güneye doğru indikleri anlaşılır.
Tekrar Hüyükteki Nar Ağacı’na dönersek, yola koyulan ve çalışmak üzere Çukurova’ya giden yoksul insanların başından geçenleri anlatır. Çukurova’ya indiklerinde ise iş bulamazlar. Tarımdaki makineleşme umutlarını yok eder ve umduklarını bulamazlar. Köylerine geri dönme kararı alsalar da sıtmaya iyi gelen “Hüyükteki Nar Ağacı”nın hikâyesi onları peşi sıra sürükler. Nihayet kesilmiş olan nar ağacın kökünü bulurlar ve orada dua ederler. Romanın sonunda ise, iş aradıkları sırada makineleri olduğunu söyleyen ve kendilerine hakaret eden ağayla karşılaştıktan sonra değişen Memed çocuk, Hösük’ün üzerine titrediği hançerini çalarak, o ağayı öldürmek üzere ortadan kaybolur.
1951’de yazılan bu romandan sonra Yaşar Kemal 1955’te de İnce Memed’i yazmıştır. Anlamış olmalısınız ki Hüyükteki Nar Ağacı adlı romanda ortadan kaybolan ve bir hançer çalan Memed, karşımıza ağalara başkaldıran İnce Memed olarak çıkar. Buraya kadar anlatılanlar oldukça etkileyici. Ancak sonraki anlatacaklarımız daha da dikkat çekici olacak.
Tekrar ilk romana dönersek Memed çocuğun, romanda Keklikoğlunun çobanı olduğu bilgisi verilir. Onun kapısında çalışan bir çoban ve ırgattır Memed. Binboğa’lardan Mazgaç belini aşarak Çukurova’ya iner. Dolayısıyla Memed, Binboğa Dağlarının etrafındaki köylerden birinde yaşar. Bu saptamalardan sonra söz konusu coğrafyaya baktığımızda Göksun ilçesindeki Binboğa Dağlarının altında Keklikoluk adlı bir köy vardır. Bu köyde de 1930’lu yıllarda bir ağa yaşamaktadır. Ağanın da bir çobanı bulunmaktadır. Çobanın adı ise Ali’dir. O da kışları Çukurova’ya çalışmaya gider. Daha sonra köyüne döner ve Ağaya hizmet etmeye devam eder. Bir gün çobanlık yaptığı sırada Ağanın koçunu kaybeder. Ali, koçu ararken Ağa da anasına adamlarıyla zulmetmeye başlar ve Ağanın adamları Ali’nin anasını öldürür. Ali de bunun üzerine dağa çıkar, yöredeki insanlar ona destek olur. Daha sonra Ali’ye yakınları bir mavzer sağlar. Birkaç kez gece vakti köye gelip Ağanın evine saldırır. Sonra da zifiri karanlıkta izini kaybettirir. Ağa işin ciddiyetini anlar ve Göksun’a gelerek güvende olmak ister. Bu haberi alan Ali ise bir gece vakti Ağayı kaldığı evde öldürerek sırra kadem basar. Söz konusu gerçek olay, bu köyde bir süre öğretmenlik yapan Timur Karabulut tarafından 1971 yılında Ararat Yayınlarından çıkan Çepel Dünya adlı eserde anlatılır. Romanın sonunda ise birinci bölümün bittiği aktarılır ama ikinci bölüm yayınlanmaz.
Bir de Kadirli’de tanınan Horalı ve Safiye Memed adlı iki eşkıya vardır. Bu eşkıyalar ise ağalara karşı değil, onlarla beraber hareket eden birer fedai gibidirler. Yukarıda yer alan Kara Mustafa’nın hayatında ve Kadirli bölgesinde yaşamış Tarihçi Cezmi Yurtsever’e göre İnce Memed Safiye Memed’dir. Ancak, yörede aynı dönemde yaşayan Safiye Memed, romanda anlatıldığı gibi değildir söylemi hâkimdir.
Eşkıya Ali tarafından Ağanın öldürülmesinden sonra Keklikoğlunun yakınları Ali’nin öldürülmesi için Çukurova’da Tevfik Ağadan yardım isterler. O da Safiye Memed ve Horalı’yı Ali’nin peşine takar. Her ikisi de onu kıstırmak isterler. Nihayet her ikisi de Ali’yi öldürdüğünü sanar. Bu haber yayılınca Ali’nin eşkıya arkadaşları atlarına binip Toroslardan güneye inerek Safiye Memed ve kafilesini öldürürler. Horalı ise Jandarmalarca öldürülür. Oysa Ali ölmemiştir, bir gece geri köyüne dönerek sevdiği kadını da alarak Elbistan’ın Sevdilli Köyüne gitmiş, izini kaybettirerek yeni bir yaşam kurmuştur.
Bütün bu gerçekliklerden hareket ettiğimizde aslında İnce Memed’in çıkış noktasının Hüyükteki Nar Ağacı romanındaki Keklikoğlu’nun çobanı Memed olduğunu anlıyoruz. Ancak gerçekte böyle bir köyün olduğu ve İnce Memed’de anlatılan hadiselerin bu köyde de yaşandığı, sadece ayrışan noktanın ise eşkıyanın adında gerçekleştiğini öğreniyoruz. Bu bilgilerden sonra ister istemez Eşkıya Ali’nin, yörede bilinen adıyla Eşkıya Alo’nun hayatı 1951 yılında Anadolu’yu gezen ve yolu bu köyden de geçen Yaşar Kemal’e esin kaynağı olup olmadığı sorusu akla geliyor.
Tekrar İnce Memed’e dönersek, Memed ağayı öldüreceği sırada ağa “Beni öldürmen neye yarar, bir ağa gider, yerine başka biri gelir,” derken Memed ise “Olsun, benim yerime de başka bir İnce Memed gelir.” demişti. Nitekim coğrafya o kadar özdeş yaşamlar ve acılar yaratmıştır ki! Yaşar Kemal’in Hüyükteki Nar Ağacı adlı romanındaki ağalara başkaldırmaya niyetlenen ve Binboğa Dağlarından Çukurova’ya inen Keklikoğlunun çobanı Memed çocuk, daha sonra başka bir olay örgüsü içerisinde İnce Memed’e dönüşmüştür. Ancak, bu yaşantı ve olaylar Binboğa Dağlarının eteğindeki Keklikoluk Köyünde yaşayan ağa ve Eşkıya Ali/Alo’nun hikâyesi ile önemli ölçüde örtüşmektedir.
Velhasıl, roman türü, gerçekleri birebir anlatma yükümlülüğü taşımaz, kurguyla yoğruldukça zenginleşir. İnce Memed adlı roman birçoğumuz için eleştirilmesi güç bir tabudur. Söz konusu inceleme yazısı ile bir yazarın eserlerindeki karakterlerin dönüşümü ile zaman-mekân örgüsü içerisindeki benzer yaşamların özdeşliği ile onlardan esinlenebileceğini göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Edebiyatımıza yadsınamaz derinlikte eserler kazandıran ustaya selamla…