Hayri K. Yetik’in Bilal Tabirhanesi ( Öteki Yayınlar ) kitabından sonraki şiir kitabı Ben, Bana ‘Sen’ Diyen ‘Ben’i Yapan Eden Bir Kimse Klaros Yayınları etiketiyle yayınlandı. Ömrünü yazı uygarlığına adayan şair, yazar, araştırmazı Hayri K. Yetik daha önce Ayrıntı Yayınlarından Romantik Ortadoğu-Metinlerarası bir deneme ve Arkaik Ortadoğu-Güncellenen Metinlerin Kurgusökümü alt başlıklarıyla gözünü şiirin dışına çeviren okuyucuları için bir tür kazı çalışması yaparak iki hacimli kitapla yazının, edebiyatın, sözün, sözcüklerin tarihsel yolculuğunu sunmuştu. Şiirden uzaklaşmaya pek gönlü elvermemiş olacak ki,
sözcükler dil üstü yara
kanatalım zehri aksın
kabuk bağlamadan…
diyerek Bilal Tabirhanesi’yle şiirin sularına geri döndü. Şairin en büyük derdi kelimelerle ve o kelimeleri dert edinmeden sarf edenlerle galiba.
Şairin bir eski sayfasına göz attığımızda karşımıza Yunan Mitolojisinden bol dipnotlu Amytis Kederi’yle karşılaşıyoruz. 2000 yılında Agora Yayınlarından çıkan şiir kitabında Amyts için,
Bir yanılsama mı dibe sinmiş bu hoşnutsuzluk bu mazlum kavram, Amytis, hasret ve kadın…
Başka ne olabilir ki erkekçe süren bu tarih içinde.
Şair yine diline yara olan, yarası dili olan, tek sermayesi sözcükler olan, elem olan, keder olan, söylemedikçe içinde irin olan sözcüklerini azad eder, akıtamazsa ağzına kelepçe olacak kelimelerinin anahtarını dilinden çıkacağını bilir.
Sözün içyüzünü bilirim
Sürdükçe bu hadım gidiş el verse dil vermez
Sürer cadı kazanı
Dışarıda bizi bekleyen kuru gürültü
Günümüze geldiğimizde daha çok bir arayışın peşindedir. Daha önceki kitaplarında sözün peşine düşen şair, yeni şiir kitabı Ben, Bana ‘Sen’ Diyen ‘Ben’i Yapan Eden Bir kimse’de karşısındaki kendisinin peşindedir. Karşısındaki yâr’idir; yâr bazen bir düş, bazen bir ülke bazen de bir sevgilidir. Kendisindeki ‘seni’ ararken boyun eğen, dönüşen, başkası olandan ziyade sevgisinin, sevdasının, hülyasının peşinde divane olanı anlatır. Yakın olmanın, yakınlaşmanın hasretini büyütürken gözünde, yakınlaştıkça tekleşen, aynılaşan bireyin ipliğini pazara çıkarmaktan da çekinmeyen gözü kara şifre çözücü bir derviş gibidir.
Bir yolculuğu anlatır, sevdikçe değişen, değiştikçe kendini bulup ‘ben’ oluşunun sancılarını, silikleşmeye kafa tutuşunun, kimliğini bulmanın düşünsel yolculuğunu işler, yükler sözcüklere…
ceviz içiyken daha dün annemin
ertesi gün cırcırböceği arzuyla çığrınan
yirmide isyan yirmi sekizimde âşık
sahnede öğretmen zulada sosyalist…
***
….
fonda yazı şiir eskizleri editör meditör
ben neyim bilemedim elli de geçip gitti
altmışımda n’olduysa soruda karar kıldım…
Kendindeki seni arayan, aradıkça ‘sen’leşen, gördüğü düşteki ‘seni’in gerçek ‘sen’le aşık atamayacağını gören, anlayan ‘ben’in kimi zaman isyanı kimi zaman feryadı yankılanır dizelerinde. Şiirinin temelini benlik arayışı üzerine oturtur.
….
seni gördüğüm düşten
inip çıkarayım desem
beni kim çıkarır…
…
ben bir deniz olsam
en derin yerim senin
ben bir deniz olsam
açıklarıma alırım seni
ben bir deniz olsam
senin için dalgalanırım
benim ben
bir deniz olmam senim.
Serhoş ( Sâkinâme) İlya-2011’den bu yana dizelerinin arasından ara ara göz kırpan Zelal’in bir keşif, yolculuğu işaretleyen bir kavşak ya da anafora dönüşen bir imgeyle renklenmesi, çoğalması, ‘ben’deki ‘sen’in karşılığının şairin kızına denk gelmiş olması bulunduğu şiirlerin nasıl itici bir güce dönüştüğünü de göstermiş. Belki bir ithaf, bir serzeniş ya da bir tablete işlenen hoş bir nakıştır, bilemedim.
‘sen’deki ‘ben’e kızan, yeren, beğenmeyen, ‘ben’deki ‘sen’le avunan, kısmen eksik bulan eksik bir ben’le yolculuğuna devam eden inatçı bir benlik savaşının ortasından bildiren Ben, Bana ‘Sen’ Diyen ‘Ben’i Yapan Eden Bir Kimse şiir kitabı korkunun yalnızlığı beslediğini, bir anlamda korkunun ecele faydasının olmadığını, ‘Yalnızlık gittiğin yerden gelir’e atıfta bulunarak iner kendi kör kuyusuna.
gideceğinin haberi gelişin
sezinleyip bilemediğim
yalnızlık yokluğunmuş.